İnsanlar, özellikle ‘aydın’ denilen, kendini öyle kabul eden insanlar ülkenin her kesimini ilgilendiren meselelerde bir eyleme karar vermeden önce objektif olmaları ve kılı kırk yararak düşünmeleri gerekirken hiç de öyle olmuyor, siyasi taraflarına ait düşünceler daima ağır basıyor.

Maalesef 2 Temmuz 1993 tarihinde Sivas’ta çok tehlikeli bir kaynaşma oldu ve çeşitli derin ve hain parmakların devreye girmesiyle ateş, yüreklere düşürüldü. Madımak otelinde 33 insan yakılarak öldürüldü. Bunların çoğu ALEVİ idi…

5 Temmuz 1993’te yani 3 gün sonra, bir grup eli silahlı hain ve derin parmaklar yine devreye sokularak Başbağlar köyü basıldı ve 33 insan yakılarak ve kurşunlanarak öldürüldüler.

33 insana 33 insan.

33 Alevi’ye 33 Sünni…

Sırf olayların gelişmesi, birbirini takip etmesi ve aynı sayıda insanların katledilmesi bile ikisinin de derin, karanlık ve planlı eylemler olduğunun kanıtıdır.

O gün yapılmak istenen, öncesinde yıllardır körükledikleri ALEVİ-SÜNNİ ayrımını çatışmaya çevirmek, ülkeyi yeni ve yine bir kaos ortamına sürüklemek, bunlara paralel olarak da siyasi iktidarın zayıflaması ve el değiştirmesi idi…

Bugün bizlere düşen o günkü karanlık ve derin insanların suyunda giderek ayrımı körükleyici tutum içine mi girmek, yoksa inadına Alevi-Sünni kardeşliğine destek vererek eli kanlı, yüreği taş, vicdanı kuru, beyni irin dolu derin ve vahşi kesime tavır mı almak?

Elbette ikincisi olmalı!

Her yıl Madımak olayının yıl dönümünde yakılarak öldürülen 33 insan anılıyor. Anılmalı elbette. Peki, neden 3 gün sonra Başbağlar’da yakılarak öldürülen 33 insan aynı kesimlerce anılmıyor? Yok sayılıyor? Aleviler de Sünniler de hem Madımak’ı hem Başbağlar’ı ansa ve sebep olanları telin etseler, milletin, kardeşliğin, huzurun zararı mı olur faydası mı?

İki ayrı taraf gibi düşünmek, kendine yakın gördüğünü anmak ve ötekini yok saymak, aydın sıfatına yakışır mı? İnsana zaten yakışmaz. Aydınların derdi, Alevi ve Sünnilerin birbirine düşman olması değildir herhalde! Yoksa böyle kalmasını mı istiyorlar? Bu yolla siyasi ve sosyal emellerine daha çabuk ulaşacaklarını mı düşünüyorlar?

Alevi-Sünni ayırımı istemeyen insanlara, ikisini ayni anda aynı duygularla anması, ikisine de sebep olanları telin etmesi, Alevi ve Sünnileri birbirinin acısına ortaklığa zorlanması ve böylece “Acıda bir, tasada bir, sevinçte bir…” denildiği gibi aynı teknenin hamuru olduklarının hatırlatılması gerekmiyor mu?

Her yıl, kendini aydın sınıfına koyanlar neden inadına tek tarafın acısını körükleyip ötekine gözlerini, kulaklarını ve belleklerini kapatıyorlar? Bu bakış gerçek aydının bakışı olabilir mi?

O üç beş gün içinde 33 + 33 insan vahşice şehit edilmiştir. Bu acılar Alevi ve Sünni Türk milletinin acısıdır. Birini diğerinden ayırt edenler o katliamlara zımnen ortak olurlar…

[email protected]

.