Neredeyse her ölüme erken diye bakar insanlar; oysa kimi ölümler tam aksine gecikmiştir.

Onu bir türlü ölemeyene soracaksınız...

Yaşlı bir tanıdık vardı. Yaşı doksanı aşmış, kendisi takatten düşmüştü. Yürümekte, çok gerekli işlerini bile yapmakta zorlanıyordu. Bir gün ihtiyaç defetme çabası içindeyken düşüp bacağını kırmış. Artık yatağa mahkûm olmuştu. Tedavisi ihtimamla sürdürülüyor, saati saatine ilaçları getirilip veriliyor, beslenmesine temizliğine azami dikkat ediliyordu. Buna rağmen düzelmesi ayağa kalkması mümkün görünmüyordu.  Altından alınıyordu. Bakıcısı da vardı. Aile fertlerinin çoğu istedikleri halde kimi eşinden kimi işinden dolayı pek yardımcı olamıyordu. Çevresindeki insanlar bakmakta zorlanıyorlardı. Eşi de aynı şekilde yaşlı olduğundan kendine bile hayrı yok denecek kadar azdı, yavaştı, becerileri körelmiş kaybolmaya yüz tutmuştu.

Yaşlı tanıdık, bir gün vefat etti. Herkes normal seyrinde bir ölüm olarak değerlendirdi ilk zamanlar. Sonra baktılar ki, son zamanlarında içmesi gereken hapları içmemiş, içer gibi yapıp elinde sakladıktan sonra yatağının altına atmış.

Belli ki bir an önce ölmek ve hem kendini hem de çevresini rahata kavuşturmak istemiş...

Yok yok kendini düşünen insan ölmek ister mi; tam aksine son nefesine kadar daha çok yaşama ümidini bitirmez.

Belki bakmasını umduklarının yeterince ilgi göstermemesine kırılmıştır. Ömrü boyunca çok şeyler verdiği, çok zahmetlerini çektiği, onlar için maddi ve manevi eziyetlere katlandığı insanların…

Belki artık ayağa kalkamayacağını bildiği için yatağa mahkûm, elin yardımına mahkûm, tüm ihtiyaçlarını gidermek için ikinci, üçüncü şahıslara mahkûm olmak, ona ağır gelmiştir.

Belki inancı da zayıftır, hani, öteki dünyayı ve hesap sorulacağını düşünmüyordur. Ölümün bir yeni başlangıç değil bir son olduğunu zannediyordur. Buna rağmen gözüne almıştır ölümü. Aslında böyle düşünüp de ölümü göze almak çok daha zordur. Her şeyi bitirmek, bitmek ve ebediyen yok olmak var. Oysa inanan için ölün bir terhis teskeresi gibidir. Bir diploma, bir pasaport gibidir. Burası biter bitmez sonrası, öteki, bir başkası başlar…

Evet, buna rağmen “kesin bitişi, ebedi sonu” göze alarak ölümünü kendi eliyle hızlandırmıştır.

Ona göre ölüm geç kalmıştı...

Geride kalanların çok ama çok üzülüp ağladığını biliyorum. Görevlerini yeterince yapamadıklarının acısını yüreklerinde duyduklarını biliyorum. Ama bunun boş olduğunu hiçbir işe yaramadığını da biliyorum…

“Yapamadım” diye ağlamak yerine vaktinde görevi yapmak insanlıktır…

Ölüm geç kalsa da bari siz geç kalmayın…