Başta, Başöğretmen Atatürk olmak üzere, bütün  müteveffa öğretmenlerimize  Allah’tan rahmet; emekli ve  görev başındaki öğretmenlerimize sağlık, başarı ve mutluluk dolu günler diliyorum.

                            24 KASIM  ÖĞRETMENLER  GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN!

 ÖĞRETMENLİK: “Devletin eğitim,öğretim ve bununla ilgili yönetim görevlerini  üzerine alan özel bir ihtisas mesleğidir. Öğretmenler bu görevlerini Türk Milli Eğitimi’nin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun olarak ifa etmekle  yükümlüdürler.’’(1739   Sayılı  Milli  Eğitim  Temel Kanunu)

24 Kasım 1928’de kara tahta başına geçerek öğretmenlik yapan, Cumhuriyetimizin Kurucusu, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 100.doğum yıldönümü olan 1981 yılında, onun BAŞÖĞRETMEN oluşunun anısına ‘’24 Kasım Öğretmenler Günü’’ olarak kutlanmasına karar verilmiştir. Bundan dolayı Başöğretmen Atatürk’e selam olsun. Ruhu şad olsun!..

Hayatının baharında, genç yaşlarında bölücü terör örgütü PKK tarafından katledilen şehit öğretmenlerimize: Necmettin Yılmaz, Şenay Aybüke Yalçın, Neşe Alten, Ayşe ve Numan Konakçı, Rüstem Şen, Metin Kaynar ,Ali İhsan Çetinkaya,          Mustafa Karınca, Buminhan Temizkan, Vedat İnan, Yasemin ve Bayram Tekin,Orhan Gök, Nurettin Arslan, Ahmet Bekar, Aydın Yılmaz, Hacı Ömer Serin… Bütün şehit öğretmenlerimize selam olsun!. Ruhları şad, mekanları cennet olsun!..

Bu vatan için şehit olan, kahraman Mehmetçiklerimize, polislerimize, korucularımıza selam olsun!.

Görev başında PKK tarafında şehit edilen sivil memurlarımıza, işçilerimize, köylülerimize selam olsun!...

40 Yıllık öğretmenlik hayatımda görev yaptığım Çorum Oğuzlar(Karaören) Ortaokulu ,Elbistan Mükrimin Halil Lisesi ,Afşin Lisesi ,Afşin Anadolu Lisesi ,Suudi Arabistan Uluslararası Cidde Türk Lisesi, Afşin Atatürk Lisesi Öğrencilerime ve Elbistan Modern Fen Dershanesi, Elbistan Dershanesi, Afşin Vizyon Dershanesi, Mersin Hedef Dershanesi, Güven Dershanesi, Çözüm Dershanesi , Mersin Onay Sağlık Meslek Lisesi öğrencilerime ve bütün saygıdeğer öğrenci velilerimize selam olsun!..          Hepsine sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

28 yıl Mili Eğitimde ve 12 yıl özel öğretim kurumlarında  öğretmenlik, idarecilik yaptım. Adil, iyi  bir öğretmen olmak için gayret gösterdim. Çünkü öğretmenlikte üst sınır ‘’en iyi öğretmen’’  olmaktır ancak bu mümkün değildir.Zirveye ulaştığınızda karşınıza yeni bir zirve çıkar, oraya ulaştığınızda başka bir zirveyle karşılaşırsınız.Yani, kendi öğretmenliğinizi vicdanen değerlendirdiğinizde, şöyle bir soruyla karşılaşırsınız:Şu hususları da yapabilir miydim? Yapabilirdim ama yapmadım, yapsaydım öğrencilerime daha faydalı olur muydum? Olurdum…

Öğretmenlik, bir sevgi mesleğidir. Öğretmen önce kendisiyle barışık olmalı ,  kendisini  sevmelidir. Yeniliklere açık olmalı ve kendisini yetiştirmelidir. Sınıfa gülümsemeyle girmelidir. Asık suratla sınıfa giren bir öğretmenden öğrenciler çekinir, korkar. Öğretmenin sınıfta  öğrenciyle göz göze geldiğinde gülümsemesi, sınıfta dolaşırken parmaklarıyla öğrencilere dokunması, öğrencilerine güzel şakalar  yapması ,öğrenciler için ödüldür. Bundan dolayı  öğretmenler, empati yapmalı ve öğrencilerine de empati yapmayı öğretmelidir. Yani sana yapılmasını istemediğin bir şeyi başkasına yapmayacaksın. İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batıracaksın!..(Türk atasözü)

Öğretmenlikte en önemli unsurlardan biri de dildir. Öğretmen dilini ,özenle,doğru ve güzel kullanmalıdır. Öğretmenin ağzından çıkan bir kötü söz öğrencilerin dünyasını yıkar ve öğrencilerini kaybeder.Söz ağızdan çıktı mı ok gibidir, onu durdurmak mümkün değildir. Allah,insana iki kulak, bir dil vermiş ki iki dinleyip bir konuşasınız diye. Sosyal ilişkilerimizde,günlük hayatımızda da   dilimizi doğru kullanmak çok önemlidir.’’Dilim,dilim; senden çekerim zulüm.’’ Hayvanlar bile tatlı sözden etkilenir: ‘’Oha!.. Var,öküz durdurur; oha!...Var,zelbe kırdırır.’’ (Atasözü). Yunus Emre bir şiirinde dilin insan hayatındaki önemini şöyle belirtir:

                              Söz ola kese savaşı,söz ola bitire aşı;

                              Söz ola ağılı aşı,bal ile yağ ed

Söz, söylenmeden önce düşünüp tartılmalıdır.Çünkü,iyi,güzel, akıllıca  ve yerinde söylenmiş sözler,insanlar üzerinde olumlu etki bırakır.Böyle olursa konuşan kişi yalan yanlış konuşmaz;başkalarını kıracak,incitecek bir söz de söylemez.Barış olur,huzur olur.

Genç öğretmenlerimize yararlı ,iyi örnek olmak amacıyla birkaç  hatıramı anlatacağım:

Afşin Lisesi’nde lise son sınıf edebiyat dersinde Servet-i Fünun Edebiyatı’nı işleyecektik.Ögrencilerimden konuyu hazırlanıp gelmelerini istedim.Bir hafta sonra sınıfa girdiğimde öğrencilerin konuya hazırlanıp hazırlanmadıklarını öğrenmek için bir erkek öğrenciye Halid Ziya’yı tanıyor musun? Diye sordum.Öğrencim biraz düşündükten sonra ‘’Tanımıyorum Hoca’m’’dedi.Belli ki konuya hazırlanmamıştı.Şaka amaçlı ‘’Bu adam sizin komşu köyden ,nasıl tanımasın?’’ deyince ‘’Hoca’m bu adamı isim olarak çıkartamadım ama şahsen görsem mutlaka tanırım.’’deyince benimle birlikte bütün sınıf kahkaha ile gülüştük.Öğrencimin başını okşadım.’’Önümüzdeki hafta Servet-i Fünun Edebiyatı’nın en büyük şairi Tevfik Fikret’in hayatını sen  anlatacaksın.’’ dedim.

 Sınıfta ,konuya  öğrencilerin  motivasyonu sağlamak çok önemlidir. Öğrencilerimin dikkatlerinin dağıldığı anda konuyu anlatmayı bırakır, yerine göre ya fıkra anlatır ya da konuyla ilgili geçmiş yıllarda çıkmış sınav sorularından sorardım. Ödül var ama ceza yok…Dersime zamanında girer, teneffüs zili çaldığı an sınıftan çıkardım. Sınıfta hata yapan öğrencilerimi sınıfta uyarmayıp bire bir konuşur ve uyarırdım. Bu davranışın çok yararını gördüm.

Afşin Lisesi’nde Ali Ünsalan isminde efendi, terbiyeli, çalışkan bir öğrencim vardı. Eczaclık fakütesini bitirdikten sonra ilçeye eczane açtı..Zaman zaman eczanesine varır çay içerdim.Eczaneye her varışımda,oturuyorsa ayağa kalkar,elinde sigara varsa arkasına saklayarak beni esas duruşta  karşılardı.Bir gün dedim ki:

’’Ali,aradan uzun yıllar geçti, artık esnaf oldun,siğaranı saklamana gerek yok.Serbestçe içebilirsin…    Ali  mahçup ve güleç yüzle:

’’Harun Hoca’m, size olan sevgim ve saygımdan dolayı açıktan içemiyorum.Size, liseden hiç unutamadığım bir hatıramı anlatacağım.Lise ikinci sınıfta edebiyatım zayıftı,bütünlemeye kalacaktım.Sene sonuydu, beni  sözlü etmek için tahtaya kaldırdın. Fuzuli’nin Su Kasidesi’nden bir beyit sordun.Beyti günümüz Türkçesiyle açıklamamı,beyitte geçen edebi sanatları, beytin aruz kalıbını göstermemi istedin.Ben, utangaç bir öğrenciydim.Heyecandan kızararak  tahtada terlemeye başladım.Bütün sınıfın gözü üzerimdeydi.Arapça,Farsça kelimeler çok olduğu için beyti açıklamayı bırak, düzgün bir biçimde bile okuyamadım.Ben, edebiyattan kesin bütünlemeye kaldığımı düşünerek yerime oturmak isterken dediniz ki:

‘’Ali,sayısal derslerini-matematik,fizik,kimya,biyoloji- diğer öğretmen arkadaşlarıma sordum.Hepsi de  senin,çok başarılı ve saygılı bir öğrenci olduğunu söylediler,bundan dolayı edebiyat dersinden bütünlemeye kalmıyorsun,geçiyorsun.’’deyince dünyalar benim oldu ..Sizi,her görüşümde bu hatıra aklıma geliyor…

Ben, emekli olduktan sonra kışları Mersin’de yazları Afşin’de ikamet ediyordum.Ali’nin, eczaneyi Gaziantep’in Nurdağı(Kömürler) ilçesine taşıdığını duydum.Yaklaşık altı yıl önce Ali’nin Gaziantep yolunda bir trafik kazasında hayatını kaybettiğini öğrendiğimde, efendi duruşu, neşe dolu, güleç yüzü gözümün önüne geldi-öğrencilerimiz evlatlarımız gibidir-çok üzüldüm, Allah rahmet eylesin.

Meslek hayatımda  bir öğretmene çok gıpta ettim:Yelda Öğretmen.Afşin Anadolu Lisesi’nin ilk açıldığı yıl  İngilizce Öğretmeni olarak atanmıştı,ilk görev yeriydi,Adanalıydı.O yıllarda ilkokul beşinci sınıftan mezun öğrenciler,merkezi sınavla Anadolu liselerine yerleştiriliyordu.Afşin Anadolu Lisesi yeni açılmıştı.Okul binamız yoktu.TEK Site 3 içerisindeki barakalarda eğitim-öğretim yapıyorduk.Her sabah öğrencileri sırayla sınıflara alırken Yelda Öğretmen bütün öğrencilerle kucaklaşırdı.Öğrenciler, her sabah Yelda Öğretmenle kucaklaşmak için sıraya girerlerdi.Teneffüslerde onun yanından hiç ayrılmazlardı.Yelda Öğretmen, sanki bir mıknatıs gibi öğrencilerini kendine çekiyordu.Öğrenci velileri de aynı şekilde onu çok seviyorlardı.Yelda Öğretmenin zaman içerisinde yorulacağını,öğrenci ilişkilerinin zayıflayacağını düşünüyordum ama  yanılmışım,tam tersi oldu.Derslerine girmediği öğrenciler bile onun yanından ayrılmıyorlardı.

Yelda Öğretmen’in, Afşin Lisesi’nden beyefendi bir öğrencim olan,ilçede kuyumculuk yapan Mehmet Taşkale ile  evlenmesine çok sevindim.Çünkü artık Afşin’in gelini olmuştu.Kocası da esnaf olduğu için, Afşin’de uzun yıllar hizmet edeceği için çok mutluydum.Mutlu bir evlilik yapmıştı.Öğrencilerine ilgisi aynı şekilde devam ediyordu.Yelda’nın bir oğlu dünyaya geldi.Çok mutluydu.Hepimiz çok sevindik.Ben,yurtdışı öğretmenlik görevime gitmek için Anadolu Lisesi’nden ayrıldım.Aradan iki yıl geçmişti.Çok üzücü bir haberle donakaldım.Yelda Öğretmeni, Kahramanmaraş yolunda Su Çatı mevkiinde kocasının otomobiliyle yaptığı bir kazada kaybetmiştik. Kocası ve oğlu trafik kazasından yaralı kurtulmuştu.Yelda Öğretmen’in ölümüne bütün Afşin çok üzüldü,Milli eğitim çok kıymetli bir öğretmenini kaybetmişti. En çok da, onu çok seven öğrencileri ve velileri üzüldü.Allah rahmet eylesin,mekanı cennet olsun.

 1988-89 öğretim yılının başıydı. Elbistan’da dershane vardı ama Afşin’de dershane yoktu.Afşin Lisesi’nde iyi bir öğretmen kadromuz vardı.İlçe milli eğitimin himayesinde hem Anadolu , Fen Liseleri için ve üniversiteye(öss-öys) hazırlık için kurs açacaktık.Öğrencilere duyurumuzu yaptık.Kursun açılmasını çok istiyordum çünkü öğrencilerimize faydalı olacağımızı biliyordum.Ortaokullar için Türkçe,liseler için Türkçe –edebiyat derslerinin sorumlu öğretmeni bendim.Kursumuz hafta sonunda Afşin Merkez Ortaokulu’ndaydı.Akşamdan hevesle hem ortaokullar,hem de liseliler için kaynak kitaplardan konu  hazırlığımı yaptım.Sabahleyin erkenden okula vardım.Okulun bahçesinde kimse yoktu,okulun hizmetlisi benden sonra  geldi,okulu açtı ama vakit dolduğu halde hiç öğrenci yoktu.Canım çok sıkılmıştı,hiç öğrenci gelmemişti. Bahçede heyecanla beklemeye başladım.Uzaktan üç  kız öğrencin geldiğini görününce dünyalar benim oldu.Kız öğrencilere geldikleri için teşekkür ettim,beklemeye başladık fakat başka gelen öğrenci olmadı.Biraz daha bekledik, sohbet ettik;kız öğrenciler sıkılmaya başlamıştı.Bir an için kursa katılım olmadığı için kursu iptal etmeyi düşündüm ama  kurstan vazgeçmedim.Üç kız öğrenciyle  ‘’Bismillahirramanirrahim’’ diyerek kursa başladım.İki ders saatimi bitirdikten sonra, iki saatte  Matematik kursu aldılar. Kız öğrencilere, pazar günü kursun devam edeceğini,diğer arkadaşlarına duyurmalarını istedim.İkinci gün, öğrenci sayımız yirmi kişi olmuştu,rahatlamıştım.İkinci hafta sınıf sayısını ikiye,üçüncü haftada sınıf sayısı dörde çıktı.Sözel ve sayısal derslerin hepsinde yeterli öğrenciye ulaşmıştık.Kursumuza ilgi artmıştı,hevesle çalışmaya devam ettik..Dershane sisteminde çalışıyorduk.Sene sonunda kurs öğrencilerimiz sınavlarda başarılı oldular.Kursun açılmasına vesile olan ve kursa ilk gelen  üç çalışkan  kız öğrencimiz de tıp fakültesini kazandı.Kurs sayesinde, bilmediğim bir çok konuyu öğrendim.Daha öğrenecek birçok  konunun olduğunun farkına vardım.Hem de kurs sayesinde öğrencilerimle daha yakın diyalog kurdum.Bu sayede, Milli Eğitim Bakanlığı’nın Yurtdışında Görevlendirilecek Öğretmenler Sınavı’nı kazandım.

Suudi Arabistan Uluslararası Türk Lisesi yeni açılmıştı.Bünyemizde,hem ilkokul hem de ortaokul vardı.Ortaokul-lise sabahçı;ilkokul öğrencileri öğleciydi.Toplam kır üç öğretmenimiz;sekiz yüz elli öğrencimiz vardı.Ben, hem Türkçe hem de edebiyat derslerine giriyordum.Öğrencilerimizin büyük çoğunluğu orada doğmuşlardı.Bazıları Türkçeyi çok güzel yazıyor ve  konuşuyor; bazı öğrenciler hem doğru yazamıyor,güzel konuşamıyor, hem de okuma güçlüğü çekiyorlardı.Sınıflarda annesi  başka milletlerden Filipinli,Endonezyalı,Malezyalı,Yemenli,Arabistanlı,Suriyeli öğrencilerim vardı.Birçoğunun babasıyla tanışıp konuştuğumda Türkiye’de de eşlerinin ve çocuklarını olduğunu öğrendim!..

Öğrencilerimi çok seviyor ve onlarla iyi anlaşıyordum.Sosyal etkinliklere ağırlık veriyor,sınıf içinde şiir okuma ,bilgi yarışması münazara yaptırıyor,piyesler oynatıyordum.Kitap okumaya öğrencilerimi teşvik ediyor,okudukları kitapların özetlerini sınıfta anlattırıyor ve onları alkışlattırıyordum.Türkçeyi doğru  ve güzel konuşmaları için ‘’ İstanbul Ağzı’’ üzerinde  duruyordum.Öğrencilerime, iklimden dolayı’’Sıcak Gurbetin Çocukları’’ diyordum.

Ortaokul son sınıfta Hatay’ın Samandağı ilçesinden Mehmet isimli bir öğrencim vardı.Bir doksan boyuna genç irisiydi.Okuması,yazması oldukça zayıftı;derste not tuttururken yazamıyor,okurken heceleyerek okumaya çalışıyordu.Kendisiyle alay eden öğrencileri de dövüyormuş.Mehmet’le özel ilgilendim,yazma,okuma ödevleri verdim,az da olsa ilerleme oldu.Türkçe dersi zayıf olunca Mehmet’in diğer bütün dersleri de zayıftı.Mehmet, sınıfta kalmaktan çok korkuyordu.Mehmet’e dedim ki:

--- Mehmet,öğretmenlerine karşı saygılı olacaksın,bazen öğrenci arkadaşlarını dövüyormuşsun;bundan sonra kimseyle kavga etmeyeceksin ve kimseyi dövmeyeceksin..Seninle alay eden öğrenciler olursa bana söyleyeceksin.Ben gerekeni yapacağım.Dediklerimi yaparsan, kimseyi dövmezsen, sene sonunda ortaokuldan mezun olman için gerekeni yapacağım.Tamam mı?Mehmet beni çok seviyor ve bana güveniyordu.’’Tamam.’’dedi.Günler,ayılar geçti,sene sonu yaklaşıyordu.Mehmet sözünde duruyor,uyumlu bir öğrenci olmuştu.Bir gün öğrenciler, dersin sonunda birbirlerine kalem,silgi,defter,kitap fırlatarak çok yaramazlık  yapıyorlardı ,ikaz etmeme rağmen yaramazlıklarına devam ediyorlardı.Dayanamadım,öfkeli bir ses yonuyla:

---Bundan sonra kim yaramazlık yaparsa onu döveceğim!..dedim.

Sınıfta bir sessizlik oldu...Mehmet ayağa  kalktı:

---Harun Hoca’m,sen zahmet etme, kimi dövmek istiyorsan, senin yerine ben onu döveyim!dedi.Hata yaptığımı anlamıştım.Diğer öğrenciler ne diyeceğimi merak ediyorlardı:

--Mehmet,ben yanlış konuştum.Dayak kesinlikle yok!Öğrencileri ben de dövmeyeceğim,sen de  kimseyi dövmeyeceksin ve sözünde duracaksın!..

Sene sonu gelmişti,öğretmenler kurulunda sıra Mehmet’in  durumunu görüşmeye gelmişti.Türkçe dışındaki ana derslerin hepsi zayıftı.Sınıf tekrarı düşünülüyordu.Mehmet’e söz vermiştim. Kurulda söz aldım, konuşmaya başladım.Mehmet’le konuştuklarımızı, ona verdiğim sözü aynen öğretmen arkadaşlarımıza aktardım.Mehmet’in liseye devam etmeyeceğini, sınıf tekrarına aldığımızda Mehmet’in hem öğretmenlere hem de öğrencilere problem olacağını ,sıcak gurbetin şartlarının zor olduğunu ,Mehmet’in mezun edilmesi isteğimi öğretmen arkadaşlarıma arz ettim.Okul müdürü de beni destekleyici bir konuşma yaptı.Öğretmen arkadaşlarım da –sağ olsunlar-önerimi uygun buldular,zayıf derslerden sözlü notuyla destekleyerek  Mehmet’i ortaokuldan mezun ettik. Mehmet’e müjdeyi verince önce ,şaka yaptığımı sandı.Gerçek olduğunu öğrenince  boynuma sarıldı ; sürekli bana teşekkür ediyordu..Ben de ona sarıldım.Diğer öğrenciler, gülerek bizi izliyorlardı.Onlara da müjdeyi verdim:’’Çocuklar,hepiniz mezun oldunuz,hayırlı uğurlu olsun!’’deyince sınıftaki öğrenciler sanki mutluluktan uçuyordu.

Suudi Arabistan Krallığı’nda yaşayınca, Atatürk’ün büyüklüğünü ve çağdaş  Türkiye Cumhuriyeti’nin mutluluklar ülkesi olduğunu daha iyi kavradım.Allah,devletimize,milletimize zeval vermesin.

Allah, adaleti emrediyor. Mülkün-ülkenin- temeli adalettir.Devleti yönetenler, adalet ve liyakatten  taviz  vermemelidir;ancak çalışanlarda devlete sadık olmalıdır.Devlet,öğretmen atamalarında mülakatı kaldırıp öğretmenleri, KPSS puanına göre sırasıyla atamalıdır.Çünkü,mülakatın olduğu yerde torpil vardır.Ayrıca sözleşmeli,ücretli öğretmen uygulamasına son verilerek bütün öğretmenler kadrolu olmalıdır.Çünkü,eğitim ve öğretimde en önekli unsur,her zaman öğretmendir.

Mesleğimi,o kadar çok seviyorum ki rüyalarımda bile öğretmenliğe devam ediyorum,mutlulukla uyanıyorum.Sözün özü,  dünyaya bir kez daha gelmem mümkün olsaydı;yine,yine,yine öğretmen olurdum.

Yazımı Kahramanmaraş Lisesi’nden bir muhterem öğretmenimin sözüyle bitiriyorum:

---İnşallah-Allah nasip ederse- gelecek yazımda buluşmak dileğiyle hepinize Yüce Allah’tan sıhhat ve afiyet diliyorum…