Bu günkü yazımla, yine, Evlad-ı Resul'ün " kadersiz" insanı, Kerbela da çile çekmiş, zulme maruz kalmış, 72 ahfadı ile birlikte, Yezid'in askerlerinin zulümlerine uğramış Hz. Hüseyin (ra)'dan bahsedeceğim..

Her yıl 10 Muharrem günleri, onun, o yüce şahsiyetin şehid edildiği günler olduğu için, o günleri teessürle, üzüntü ile anmakta, yad etmekte ve yaşamaktayız. Tabii ki,

Bu günlerin anlamını bilen insanlar üzülmekte, bilmeyenler ise, aşura adıyla bilinen, inanılan, zannedilen, idrak edilen zaman dilimi olarak kutlamakta, camii önlerinde, evlerde, orada, burada hazırlanmış " aşura" tatlılarını yemekle meşguldürler.

Millet olarak, ekser Müslüman kesimler olarak ne kadar bu tür günlerde tatlı yemeğe meraklı, alışkan hale getirilmişizdir!.. Ölülerimizin 3, 7, 40,52 ve sene-i devriyelerinde okunan mevlidlerinde şeker, bisküvi, tatlı ikramlarını yemeyi severiz.

Ramazan bayramını " Şeker bayramı" haline getirmiş bir milletiz. Kandil dizilerini bayramlaştırmış, bu geceler de bile, tatlı ikramları ile, şeker sunumları ile, lokum dağıtmalarla kutlar, çörek hediyeleşmeleri ile bu kandil zircirlerini tes'id etmiş oluruz. Oysa,

10 Muharrem'in içeriğine dalmış olsaydık, bu günde neler oldu, Hz. Hüseyin ve ahfadının suçu neydi ki, Kerbela'da topluca katledilmiş oldular zulmünü irdelemiş olsaydık, vallahi! değil tatlı , şeker, lokum aşura yemek, dizlerimizin bağı çözülür, gözlerimizin feri söner, yerimizden kalkamazdık. Onun çindir ki;

" Kendimize ve çevremize bir bakalım, bu gün gelmiş olduğumuz nokta itibariyle Peygamber (as)'dan bu güne doğru bakınca kaç meseleden haberdarız, ne kadar bilgi sahibiyiz. İçler acısı bir durum.

Bu habersizlik/ meraksızlık hali, bizim geçmişimiz ile bağlarımızı kopartmış da farkında değiliz. Bunun sonucunda, doğal olarak sahiplenme ve aidiyet duygularımız da yok olmuş.

Geçmişimizde yaşanmış bir başarıyı duyunca ' vay bee' , bir olumsuzluğa şahit olunca da ' vah, vahtan öte bir tepkimiz kalmamış. Sinirlerimiz alınmış, hissiz kalmışız büsbütün. Hadi test edelim Hz. Hüseyin'in Kerbela hadisesinin bizdeki yerini.

Aşura gününe özel aynı isimle anılan yiyeceği yapmayı, bunu ( büyük bir manevi haz ile) dağıtmayı ihmal etmeyen halkımız hiç düşünmez nedense, bu aşura, yani 10. gün nedir, ne olmuş bu gün ki diye.

Kendi dini değerlerimize yabancılaştırılıyoruz. Nasıl ki, asıl manası oruç, ibadet, nefsi arzulara sırf Allah istedi diye gem vurmak olan, Ramazan'ın ve bunun sonundaki bayramın muhtevası hedefi ve mükafatı değiştirilmiş ve adı şeker haline getirilmişse, aşure da aynı akıbetle bir yiyecek adı olmuş, içi boşaltılmıştır.

Nerden çıktı bu soru diye düşünenlerimiz olabilir. Bu sorunun yadırganmasından daha yadırganacak olan bir şey var ki o da, bir çok konuda olduğu gibi bu meselede fikirsiz, bilinçsiz, tarafsız ve duyarsız kalmayı beceriyor oluşumuzdur. Nedir bu gaflet tutkusu bizdeki? Ne zaman sahip çıkacağız öz değerlerimize , dinimize ve kendimize." ( İktibas Dergisi, A. Akça, Ocak 2010, sayfa 31)

Yanlışımız nerededir biliyor musunuz? Tarihi gerçeklere yüz çevirmemizde, onların çekmiş oldukları eziyeti, sıkıntıyı, dramı, zulmü bir hikaye, bir efsane olarak algılamamızdır.

Halbuki, Hz. Hüseyin (ra), ne bir macera, ne servet, ne krallık, nede halife olmak için Kerbela'ya yürümemiştir. Onun asıl maksadı, krallığın, saltanatın, yağmanın, sahte tanrılığın, çirkefin, rüşvetin, haksızlığın İslam diyarına gelmesini önlemek, Resulullah (sav)'in sünnetinin yerini kavmiyetçiliğe, ırkçılığa terk etmesini önlemekti.

Ama, ne hazindir ki, krallık, saltanat, veliahtlık hüküm ferma olarak, yıllarca, ehl-i beyte haksızlık, zulüm icra etmişler, onları nerede görmüşlerse boyunlarını, narin kafalarını kesmeyi yeğlemişlerdir.

Canlı bir misalle mes'eleyi vuzuha kavuşturacak olursam, örneğin, ülkemizde, milletimiz arasında bir kandiller zinciri kutlanmaktadır. Regaaib, berat, miraç, mevlid türü kandiller!.. Oysa, bu tür kandiller zincirini sadece bizim milletimiz kutlamakta, bu aziz milletin gözü boyanmaktadır.

Bu kandiller, niçin başka İslam ülkelerinde kutlanmaz da, sadece bizim Türkiye'de kutlanmaktadır? Ramazan bayramı, Kurban bayramı bir de kandiller bayramı şeklinde kutlamaktayız.. Söz konusu kandiller gecesinde görmekte ve yaşamaktayız ki, " kandil bayramın kutlu olsun, mutlu olsun" telefonlarından, mesajlarından geçilmemektedir

" Bir çok konuda olduğu gibi, burada da sahih olmayan haberlere inanmış ve maalesef dinden sayıp kutsamışız. Tevhid dini İslam, hiç bir güne-geceye bu tür mübareklikler vermez . 10 Muharrem de diğer tüm gün ve geceler gibi sıradan bir gündür.

10 Muharrem gününü önemli yapan şey o gün bir katliamın yapılmış olmasıdır. Yoksa aşağıdaki tamamen düzmeceden ibaret olan, olağan üstülükler (!) değildir, 10 Muharrem'i önemli ve unutulmaz yapan.

Müslümanım diyenler, neden düşünmez bu olağan üstü (!) olayın bu güne toplanıyor oluşunu. Nedir acep, sebe-i hikmeti diye, niye sorgulamayız ki.

Dikkatle okuyalım ve bakalım hele, bizi bire bir olarak ilgilendiren bir şey var mı diye. " Bu güne Aşura denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenab-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir." ( a. g. dergi, sayfa 31)

Netice olarak;

Hz. Hüseyin (ra)'ı, Kerbela'ya götüren sebep ne olabilir di? O kutlu yolculuğu anlamak, algılamak, düşünmek, sebeplerini enine-boyuna teati etmek zorundayız.

Ben inanıyorum ki, Hz. Hüseyin (ra)'ı, Kufe'ye davet eden kitleler, sağlam, mazbut, güvenilir, yiğit insanlar olsalardı?.. Eminim ki, Hz. Hüseyin (ra) ; İslam ve Kur'an davasında başarılı olacak, Kerbela tarihinden bu yana, ağlayan Müslüman nesiller gülmüş olacaktı?

21 nci asırda yaşanan ızdıraplar, sıkıntılar tezahür etmektedir ki, bütünü krallık, saltanat, İslam dışı yönetim biçimi nedenleri ile olmuştur.

Bölünmüşlükler, hizipçilik, mezhepçilik, fırkacılık, ümmetin param parça oluşu hep Muaviye, Beni Ümeyye sebebiyledir. İslam'dan sapma, tersine çevirme yüzündendir. Kör Kaderciliği İslam'a sokma yüzündendir. Onun içindir ki,


Hz. Hüseyin'in, şehid olduğu bir günde, ben " aşura" günü diye efsane bir günü, mitolojik bir ortamı kutlamak istemiyorum. Bilhassa, Hz. Hüseyin efendimizin, katledildiği, hunharca şehid edildiği bir günde " aşura" yemek, camii avlularında sıraya girerek keyiflenmek, bana göre mantık dışı bir görüntüdür. Selam ve dua ile..

Şerafettin Özdemir

Emekli İmam