Sözlerime Eren diye başlarken üzerimizi saran o manevi örtüyü hissetmeyenimiz yoktur. Eren Bülbül  11 Ağustos Cuma akşamı Trabzon’un Maçka İlçesi’nde ihbar ettiği PKK’lı teröristlerce Jandarma Başçavuş Ferhat Gedik ile birlikte şehit edildi. Daha onbeşinde bir fidanken şimdi bir destanda kahraman, bir türkü ve annesinin göz yaşı o.

Düşünüp yargılayabilen bir çocuktu o. Ak ile karayı, temiz ile kirliyi, vatandaş ile vatan hainini birbirinden ayırt edebiliyordu. Akranlarına nazaran çok diri bir çocuk olduğu her halinden belliydi. Karadeniz fırtınasıydı, esmesini bilirdi. Zaten son olarak da içimize esti ve yaktı. Bazı anlar var içimizde yara kaldı, bazı sözler var içimizde uhde kaldı. Küçücük bedenini yerlerde görmek, iyi ki varsın Eren diyememek.

 “İyi ki varsın Eren. İyi ki varsın kardeşim.”

Çok derinden gelen bir ateş bu. Annesinin sitemlerinde,  ağabeyinin dik duruşunda, Süleyman ağabeyim tabutu taşırken kıpkırmızı olmuş yüzünde saklı bir yangın.

Yaşı küçüktü, devlet nezdinde seçim yapamaz, ağır işlerde çalışamaz ve kendi kararlarını veremezdi. Bilmeyenleri şaşırttı. Bilenlere yakındı. Çimlerin üzerine uzanıp, içimizi yakarak oda Onbeşliler kervanına katıldı.

Bu olay içimizde ki birçok duyguyu tekrardan uyandırdı. Görev ve vazife adamı olmak için illa rozet sahibi olmak gerekmiyordu. Onbir haneli kimlik numarası sahibi olmak yeterliydi. Zaten Eren’de bunun farkındaydı. Üzerine düşenden fazlasını yaptı. Ona minnet borçluyuz.

İyi ki varsın Eren. İyi ki varsın kardeşim.’’     ,

Eren’in acılı ailesine Rabbimden sabır diliyorum.

Sağlıcakla kalın...

Ergün Bülbül                                                                

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;

Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.

Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;

Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.

Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;

Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.

Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;

Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!

Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,

Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;

Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.

Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?

Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,

Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur.

Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?

Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük!..

Editör: Haber Merkezi