Değerli hemşerilerim, 2005’ten 2011’e kadar Afşin ve Yöresi tarih ve kültürü üzerine yaptığım gerek belge taraması gerekse alan araştırması içerisinde yöremizdeki yaşlı ve orta yaş grubundan kişilerle görüşmeler yaptım. Konuya ilgi duyan hemşerilerim ellerindeki bilgi belge ve fotoğrafları benimle paylaşırlarsa basılacak kitapta kaynak kişi olup yöremizin tarih ve kültürüne katkı vermiş olacaktır. CMS: 0533 211 9537 nolu telefonuma ya da [email protected] ‘den mail adresimden bana ulaşabilirler.

 Elde ettiğim bilgilerden yöre tarihi ve kültürüne ilişkin verileri hemşerilerimle paylaşmayı düşünüyorum. Bu nedenle haftada bir sizlerle iletişim kurmamızı sağlayan Yeşil Afşin Gazetesi İmtiyaz Sahibi Ömer Kösebalaban ve Yazıişleri Müdürü Sinan Doruk’a teşekkürlerimi bildirip yayın hayatında Yeşil Afşin Gazetesine başarılı yayınlar diliyorum 

Bu haftaki yazımda nahiyemiz Efsus’un 1944 yılında ilçe yapılıp Afşin adının verilmesi konusuna değineceğim. 1943 yılında Maraş Mebusu Hasan Reşit Tankut’un Efsus Nahiyemizi ikinci ziyareti sırasında başta dönemin Belediye Başkanı İbrahim Özdemir olmak üzere Afşin’in ileri gelenlerinin soruları üzerine Efsus’un tarihinden bahsediyor. “Onlar istedi ben de Afşinlerden, bu büyük Türk kumandanlarından bahsettim”. Tankut, iki Afşin’den söz ediyor. İslam Tarihi içinde Afşin adında dört komutandan bahsedilir. Bunların hem ilki olan Afşin b. Kâvus (735-840) hem de Bekçioğlu Afşin yöremizin yurt toprağı yapılmasında fiilen katkıları olan kişiler oldukları söylenmektedir. Bu dört Afşin’den ilki, Maveraün-nehr’li Afşin b. Kâvus Halife Me’mun’un en güvendiği komutanı oldu. İkincisi olan Afşin’in ilçemizin ismiyle benzerliğinden başka bir bağı olmayıp ilkinin komutanlarından ve (880-901) yılları arasında komutanlık ve valilik yapan el-Afşîn Muhammed b. Ebü’s-Sâc’tır. Üçüncüsü de Alp Arslan’ın beylerinden Bekçioğlu Afşin (1069), Efsus (Afşin) üzerinden Batı Anadolu’ya seferler yapmışlardır. Dördüncü Afşin de bir İslam komutanının ileri gelen adamlarından biridir.

Tatlı ve hazlı bir düşünceye dalmıştık: Artık şehirleşmek yoluna girmiş olan bu kasabanın bir kaza merkezi yapılması ve bu yeni kazaya Afşin adı verilmesi ne kadar yerinde olacaktı. Efsus Köyü’nün birdenbire şehirleşmesi olağanüstü bir olay diye vasıflandırılabilir. Çünkü ışığın kuytuya girebilmesi için engellerin giderilmesi ve medeniyetin izbelere varabilmesi için yolların açıl¬ması gerektir. Halbuki Efsus, yurdun en kuytu ve içlek (içerde kalmış) bir yerinde, yol yoksulu ve dağlık bir bölgenin izbesinde bulunuyor. Bütün sakarlıklarıyla beraber Efsus’un bulunduğu yer ışıklı, renkli ve feyizli bir tabiat parçasıdır. Daha önce de orada günün boş saatleri göz alan güzelliklerle dolardı; fakat bugün orada ulu dağların heybeti, titrek ufuk hatlarından beri merkeze doğru süzülen renk tufanının katmerlerini daha çok şiirli, daha çok cana yakın buluyoruz. 

Hemşerimiz Hasan Reşit Tankut, Efsus Köyü’nün şehirleşmesini olağanüstü olarak nitelendirirken Efsus’un geçmişinde bölgenin büyük bir kenti olduğu gerçeğini atladığı kanısındayım. Aslında 1944’deki çabaya ‘Efsus’un yeniden şehirleşmesi’, ifadesinin daha uygun olacağını sanıyorum.

Bu yepyeni şehircilikte, sabah bir çocuk gibi uyanır. Akşamın yorgun çabasında işini gücünü hakkiyle başarmış aile babalarının doygunluğunu (itminan) tanırsınız. Efsus, gündüzün bir okul dershanesi gibidir. İş saatleri durmak dinlenmek bilmez. Gecesine gelince, o koynunda dinlenen çalışkan insanların gönlü kadar sakin ve mutludur. Zaten daha önceleri dönemin belediye başkanı İbrahim Özdemir Efsus’un ilçe olması için yakın ilişkileri olduğu CHP’lilerle temas halindedir. Efsus’un nüfusu da 4000’e yaklaşmıştır. 

Efsus’un ilçe olmasında etkin olan adli bir durumdan da bahsetmek gerekir. Afşin’in ilçe olmasına ilişkin iki anısını paylaşan Ankara Barosu Avukatlarından Hüsamettin Demir, “Elbistan Adliyesinin 1940’lı yıllarda Efsus’un kuzeybatı köyleriyle Elbistan merkez arasında 59 km lik bir uzaklığın olması dağlık köylerindeki asayiş sorunlarını çözmekte, zanlıların yakalanıp iki gün içinde Elbistan’a getirilip adliyeye çıkartılamaması durumu, Efsus’un kaza yapılmasında önemli bir etken olmuştur. Maznunlara ilişkin izhar (cebir yoluyla getirilme) müzekkerelerini alan Komutan 9 Jandarmayla Marabuz, Topaktaş, Sergen mevkiindeki zanlılara ulaşmakta oldukça güçlük çekmektedir. Jandarmanın elinde, günümüzdeki gibi arazi Jeepleri bulunmadığı, yol ve köprünün olmadığı dikkate alınırsa Jandarma hava karardıktan sonra en yakın köy ve mezralarda yatmak zorunda kalıyor ve kaçaklar bulundukları yeri rahatlıkla değiştirebiliyordu. Elbistan Adliyesinde Ceza Reisi izhar müzakeresini jandarmaya teslim ediyor ama iki gün içinde zanlılar derdest edilemeyince, Jandarma bu kadar uzaklıktaki bir mevkiden zanlıları yakalamanın mümkün olamayacağını mahkeme başkanına bildiriyor. Mahkeme reisi de akamet zaptını Adliye Vekiline telgrafla bildiriyor.” 

Afşin ilçe olduktan sonra Adliye Dairesi açılır. “Afşin’in ilk hakiminin kim olduğunu da -Afşinin ikinci kaymakamı 1.si Zeki Ocaklı’dır- İbrahim Sadi Öztürk’ün anılarından anlıyoruz. “Savcı yoktu. Münferit Sulh (sorgu) Hakimi Mehmet Sürmen, savcı görevi¬ni de yürütüyordu”. 

 “1978’de Adalet Bakanlığında hakimlik mülakat sınavında Afşinli olduğumu anlayan Yüksek Hakimler Kurulu Başkanı olan zat, bana Afşin’in ne zaman ilçe olduğunu sordu, ben de 1946 deyince, 1944’de yapıldığını söyleyip ben oranın ilk hakimiydim. Önce Elbistan’a atandım, nokta tayinimin neresi olduğunu beklerken Elbistan’ın o zamanki belediye başkanı gelip, size üzücü bir haber vereceğim, dedi. Efsus’u ilçe yaptılar, dedi. Hiç olmazsa yerim belli oldu diye, ben de içimden sevindim tabii, dedi”.

Efsus’a Afşin Adının Verilmesi Etrafındaki Görüşler 

Faruk Sümer Hoca da yazdığı Ashab-ı Kehf isimli eserinde, “Muhterem Hocam büyük alimimiz Merhum Ord. Prof. M. H. Yinanç, bu Telafşun’un adını, Anadolu’nun bir Türk yurdu haline getirilmesinde hizmeti geçen Sultan Alparslan devrinin değerli kumandanlarından Afşin Bey’den aldığı görüşünde idi. Bu sebeple bu güzel toprakların evladı ve bu güler yüzlü insanların kardeşi olan Hocamız ile yine o dönemin hamiyetli Millet Vekillerinden Sayın Hasan Reşid Tankut Bey’in tavsiyeleri üzerine, Belediye Meclisi kararı ile 1944 yılında şehre Afşin adı verildiğinden, sözediyor. “Tarih: 19/2/1945 Sayı: 21923/ Dosya: 866 Fon Kodu: 30..18.1.2 Yer No: 107.100.6.” 

Maraş’ın Afşin ilçesi merkezi olan Efsus Kasabası adının Afşin olarak değiştirildi”. Afşin adının Afşin ve Yöresini ilk fetheden komutanın Afşin Bey olduğu görüşü ihtilaflıdır. M. Halil Yinanç ve Osman Turan, günümüzde Maraş ve ilçelerinin 1085 yılında Türk Kumandanlarından Emir Buldacı tarafından fethedildiğini belirtmektedirler. Bilge Umar ise, Herzfeld’e dayanarak Afşin sözcüğünün, sanıldığı gibi Afşin isimli komutanlardan değil de ortaçağda orada bulunan Til Khampson Kalesinin adından geldiğini belirtmektedir. İlkçağ tarihçisi olan Ernst Herzfeld’in Til Khampson’un Tilafşin’e nasıl dönüştüğüne ilişkin bir yorumuna ulaşamadık.