EFSUS-AFŞİN OVASININ MOR SÜMBÜLLÜ BAĞLARI


Efsus-Afşin’de ne güzel meyve bahçelerimiz, üzüm bağlarımız vardı. Şimdilerde artık bahçe,üzüm bağı der olduk. Bizim yörede meşhur bağlara mor sümbüllü bağ derlerdi, öyle kalmış aklımda… Dedem Köşoğlu Süleyman’ın yeşil çayırlı içinde sümbüller, nergisler açan, çeşit çeşit meyvesi olan serin bahçeleri vardı. Kerpiçten yapılmış toprak kokulu evler evin önünde topraktan avlu, sabah olunca o toprak avlu kapının önünden akan arktan kovalarla çekilen serin sularla sulanırdı. Toprak Kerpiç evin avlusunda bulunan çam ağacından yapılmış büyük su taerinin  içerisi su ile doldurulurdu. Çam ağacından yapılmış su taeri içerisinde bulunan suyu buz gibi soğuturdu.Kerpiç evlerin etrafı  çiçek kokusuyla birlikte toprak kokusu sarardı. Bahçe evlerinin önünde, arklardan Berrak sular akardı (o zaman bizim ark dediğimiz suyoluna günümüzde kanal deniyor. Bahçe evlerinin kapıları önünde gölek dediğimiz. Yolun kenarlarına açılmış küçük çukurlardan sular akardı. Küçük bir dere gibi, bunu yapmak için çok az yarım metre ya da bir metre toprağı kazmak gerekirdi. Kazdığın o topraktan suyun kaynayarak çıktığını görürdün. O kaynayan su çukura dolar ve dolduktan sonra da yol boyu akmaya başlardı. Küçük çocuklardık, ne kadar güzeldi. Suyun içinde oynar, bazen üstümüzü başımızı ıslatırdık. Bunları neden anlatıyorum? Şimdikiler bilmeyebilir ama benim kuşak çok iyi bilir. Anıları canlanır bunları okurken. Çünkü benim anılarım canlanıyor. Bu satırları yazarken heyecanlanıyorum. Artık günümüzde bunları ne yaşamak ne de yaşatmak mümkün değil. Şimdi bağ-bahçe kavramları değişti. Bağ-bahçe dedikleri yerler büyük bir arazi parçasına yapılmış saray yavrusu bir ev kondurulmuş, az bir bahçe payı bırakılmış çiçekler dikilmiş ve sulama yapmak için derin sondaj kuyuları açılmış. Eskiden ortaklaşa açtırılmış büyük su arkları olurdu ve herkes o arktan Emirli Çoban Pınarından, Atlas suyundan, Göz pınarından-deresinden  gelen sularla sırayla bahçelerini sularlardı. Eskiler, o güzel bağlarda bahçelerde mutlu yaşarlardı. Yetiştirdikleri şimdilerde organik olarak adlandırılan, o zamanlar her şey organikti. Meyveyi, sebzeleri elimizle kopartmanın mutluluğunu bilirdik. O zamanlar hormonlu gıda nedir kimseler bilmezdi. Yorgun bedenleri ile annelerimiz, babalarımız, dedelerimiz akşam olunca çay demlenir, konu komşu ellerinde gazlı el fenerleri ile o mor sümbüllü çayıra sohbete gelirlerdi. Günümüz çocuğu dört duvar arasında ve kreşlerde büyüyorlar. Bağlarını, Afşin’imizin üzümlerini, tadını unutmak mümkün mü? Bağ bozumu bayramı sanırım Eylül ayı sonlarında oluyor. Aynı zamanda genç kız ve erkekler birbirlerini beğeniyorlardı. Efsus Afşin şehrimizde bağcılık Hititler ile başlar ilçemiz Afşin’in meşhur Kabarcık üzümü Hititlerden kalmadır. Efsus Bağcılık bakımından Maraş’a benzer. Burada da sapan demirinin işlemediği her bor yere üzüm çubuğu dikilmiştir ve üzüm bağları çok güzeldir. Efsus şehrinin Atlas, Belan, Beyceğiz, İkiz, Göz Ovasında, yakın yamaçlarında iyi işlenmiş mor sümbüllü bağları vardı. Efsus’un bağlarının şehre doğru inişini destan tomarı gibi seyrederdik. Kütüklerin dizileri göksel anlamların ezgilendiği şiir mısralarıdır. Başka görüşle bunlar içsel varlığımıza tutulmuş kudret aynalarıdır. Biz onların içinde şuuraltı hasretlerimizin kırıntılarını sezeriz. Bağ çubuklarına doğru eğilmiş alınların arkasındaki büyük âlemde duyguların ve zekânın durulduğunu sandırıyor. Efsus şehrinde de bağcılık Anadolu da olduğu M.Ö. 5000 binli yıllara dayanmaktadır.1563 Yılı Maraş Tahrir defterlerine göre İlçemiz Afşin’in o yıllardaki adı Orta Niyabet olarak geçmektedir. 1563 Yılı Maraş Tahrir defterlerine göre Efsus-Afşin ‘de 6750 adet bağ bulunmaktadır. Bilindiği üzere eskiden İlçemizin birinci gelir kaynağı bağcılıktır. Güzelim Efsus bağlarından Kabarcık ve Kara üzüm ile diğer üzümlerin Afşin şehrimizde Hititlerden bu yana üretildiği bilinmektedir. Bağlarımız tepeliklerin ve dağların olduğu bir bölgede 1000 rakımdan başlayıp 3500 rakıma çıkan yamaçlarda kurulmuştur. Afşin’imizde bağcılığın en çok yapıldığı Erçene köyümüzde birde şarap fabrikası bulunmaktaydı. Bağlarımız arasında dolaşıldığında farklı toprak tipleri göze çarpmaktadır. Bu farklılıklar çok çeşitli üzüm türlerinin yetiştirilmesinde bize yol göstermektedirler. Afşin’in daha başka pek çok meyvesi de vardır. Afşin’de bağ ve bahçecilik oldukça üst düzeydeyken bakımsızlıktan ve Termik santrallerini bahane ederek bağlarımızı virane hale getirmeyi başardık. Afşin’imizin dört tarafında bulunan tüm dağlarımız ve tepelerimiz ile yamaçlarımızda mor sümbüllü bağlarımız vardı. Bir Memlekette neşenin ve ümidin derecesini ev bahçelerindeki çiçeklerin çeşidinden ve şehir dışındaki bağların üzümlerinden anlarız. Çünkü hem çiçekler, hem üzüm evce çalıştıran daima özen isteyen ürünlerdir. Eskiden Afşinli aileler buna gönül vermiş gibiydiler. Bir salkımdaki üzüm dizelerini şiir mısraları gibi okuyabilen gözlerin nuru yumuşak ve tatlı ifadeli oluyor. Efsus-Afşin’deki bağcılar bağlarının her toprağını işliyorlardı. Efsus-Afşin’imizde bağcılık meşhur idi. Bağların üzümünden pekmez kaynatılır, Cevizli sucuk, şemseler, bastıklar yapılırdı. Atlas tepesinde, Beyceğiz tepesinde, Payamca da, ikizde ve Göz ovasında ve Afşin’imizin köylerinde bağcılık meşhur idi. Afşin’imizin Sevin köyünden kışın karın altından çıkartılan üzümler kamyonlar dolusu ile başka şehirlere satılırdı. Yine Afşin ilçemizin Kaşanlı köyünün üzüm bağları meşhurdur her yıl kaşanlı köyümüzde Üzüm festivalleri yapılırdı. Ama şimdi Afşin’imizin Kaşanlı köyünde de bağları viran ettik. Afşin’imizde Bağcılığı meşhur olan köylerimiz. Kaşanlı, Karagöz, Sevin, Arıtaş , Erçene, Emirli, Nişanit, Ördek,Çoğulhan, Tanır, Dağlıca-Marabuz, Kötüre, Altaş, Çobanbeyli, Türkçayırı,Altunelma daha sayamadığımız Afşin’imizin birçok köylerinde çok ünlü bağlarımız vardı ama o güzelim Türkülere konu olan, Sevdalıların birleştiği, Bülbüllerin ötüştüğü bağlarımızı kendi elimizle virane ettik. Afşin’imizin tüm bağlarında Mor sümbüller olurdu. Hele göz bağlarında üzüm bağı olanlar sepetlerle getirip göz pınarına sepeti suya bırakılardı. Sepetteki üzümler suyun içinde buz gibi olurdu. Yoldan gelip geçenler üzümü yerler Fatihalar bağışlar giderlerdi. Afşin’imizde Termik Santrallerini bahane ederek Tarımı, Hayvancılığı, bağcılığı, bahçeciliği bıraktık. Bağlarımızın hepsinde bülbüller ve cıvıl cıvıl ötüşen kuşlar olurdu. Şimdi bizim Afşin’de uzaklara doğru bağlarımızın olduğu dağları seyrediyoruz. Ulu oylumlu dağlarda bulunan bağlarımız yıllarca bizleri bir ana bir baba gibi beslediler ama biz onların kıymetine bilemedik bağlarımızı viran ettik. Artık Afşin’de bahar geldiğinde mor sümbüllü bağlar yok, bağlarda ötüşen keklikler yok biz ne yaptık tabiatı yok ettik, bağlarımızı viran edip kendi haline bıraktık. Afşin şehrimizde bulunan bağlar, bahçeler harap oldu. Koruyamadık, kıymetini bilemedik. Atalarımızın mirasına sahip çıkamadık. Şimdi Afşin şehrimizde yaşayan herkes eski Afşin’i arıyoruz ama elimizle Yeşil Afşin’imizin bağlarını, bahçelerini yok ettik. Afşin’imizin eski isimlerinden biride Yarpuz artık Afşin’imizde Su arklarının geçtiği kenar yerlerde güzel kokan kır Nanesi olarak bilinen Yarpuz otları, bostanlarda güzel kokan reyhanlar, süpürgeler, naneler yok. Bağlarımızda güzel açan mor sümbüller, kengerler, Çiğdemler, ötüşen kuşlar, keklikler, gezen tavşanlar, tilkiler, kurtlar yok. Ecdat yadigârımız Dedelerimizin, babalarımızın bize emanet ettiği asırlık asma ağaçlı üzüm bağlarımızı koruyamadık ve yok ettik. Afşin’imizde tekrar bağcılığın yapılabilmesi için Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversite ile görüşülerek Afşin’de bağcılık tekrar canlandırılmalıdır. Afşin ilçemiz’in denizden yüksekliği 1230 metredir. Dolayısıyla Afşin’imiz yayla iklimine sahip olduğundan Afşin’imizde Çınar, Dut, Ceviz ağacı ile bağ dikimi yapılmalıdır. Değerli hocam Milletvekilimiz Hasan Reşid TANKUD ‘un Maraş yollarında adlı eserinde özellikle Efsus –Afşin Şehrimizden söz ederken Afşin’de çok güzel mor sümbüllü destanlara konu olacak bağların, göğe değen dut ağaçlarının, ceviz ağaçlarının, Çınar ağaçlarının, Söğüt ağaçlarını olduğunu özellikle belirtmektedir. İlçemiz Afşin bir Mezopotamya toprağıdır. Prof Dr. Osman GÖKÇE hocam anılarında Afşin’i şöyle anlatıyor. Afşin bugünkünden daha yeşildi. Arıstıl yolunda dağın dibinden bir su çıkar, akardı. Atlas’ın dibinden bir pınar kaynar, akardı. Eshab-ı Kehf (Yedi Uyurlar) önündeki derelerden çağıltılı soğuk sular gelir, akardı. Afşin bu üçgen suların ortasında yeşil yeşil bakardı. Kuz Bahçe bir yeryüzü cennetiydi. Meyve ağaçları ile örtülüydü. Çiçek çiçek kokardı. Kahramanmaraş’ımızın Bertiz Kasabası ile Afşin’imizde bulunan Kabarcık üzümü Hititlerden günümüze Miras Kalmıştır Verimli toprakların içerisinde bulunan Afşin’imizin arazileri tekrar tarıma kazandırılmalıdır.
ARAŞTIRMACI YAZAR
MUSTAFA KÖŞ
AFŞİN KENT KONSEYİ TARİHİ ARAŞTIRMALAR BÖLÜM BAŞKANI
KAYNAK: Maraş Yollarında Hasan Reşid TANKUD
Bağcılıkla İlgili çeşitli Makaleler