AFŞİN DEDEBABA TÜRBESİ TARİHİ VE
EFSUS (AFŞİN)'DA DEDEBABA ZAVİYESİ VAKIFLARI



Afşin İlçesi’nin merkezinde bulunan Dedebaba  zaviyesinin adı , aynı zamanda ilçenin en büyük mahallesi olan  Dedebaba adını  taşımaktadır. Zaviye XIII. Yüzyılın başında Selçuklular tarafından yapılmıştır. Dedebaba Zaviyesi’nin 1902 yılına değin vakfiye ve gelirleri, şeyh atamaları, adliye vakaları, fiziki kapasitesi, çalışanları vb. belgeleri mevcuttur. Selçuklular zamanında yapılan Külliye  Dulkadiroğulları beyi Alaüddevle Bozkurt döneminde tamir edilmiştir. Dedebaba Külliyesinin vakıf Mallarının korunması için ve Dedebaba türbesine atanan Müderislere ait Osmanlıca Ferman ve Beratlar  bize Dedeba Türbesinin aynı zamanda büyük bir külliye olduğunu göstermektedir.Dedebaba türbesine Selçuklular , Dulkadiroğulları ve Osmanlı padişahlarının  önem verdikleri belgelerden anlaşılmaktadır.Türbe Afşin ilçesi Atatürk Caddesi üzerindedir. Kayıttaki rivayete göre, Muaviye döneminde Anadolu'ya gelen iki kardeşten biri olan dervişlerden Dedebaba (Develi Baba) Afşinli olup diğer kardeşi Himmet Baba ise Elbistan'da bulunmaktadır. Develi Baba'nın develeri ile Eshab-ı Kehfe taş çektiği söylenilmektedir. Esab-ı Kehf Külliyesi'nin gelir kaynakları sayılırken Afşin gelirinin bir kısmını Dede Abdal Zaviyesine vermiştir. Türbeyi ziyaret eden hastaların bilhassa felçlilerin sağlıklarına kavuştuklarına inanılmaktadır. Bir rivayete göre Dedebaba, Hacı Bektaş Veli'nin müridlerinden olup Afşin de tekke açmıştır. Afşin belediyesinin bakımını yaptığı türbenin yıllık ziyaretçi sayısı 5-7 bin arasındadır. Anadolu erenlerinin efsaneleri benzerlerinde olduğu gibi kendilerinden evvelkilerle karışmış onlarla birleşmiştir.Dedebaba ile ilgili anlatımlar Anadolu erenleri anlatımı ile tamamen uyuşmaktadır.  kardeş olarak gelen Anadolu'da görevli olarak istihdam edilen derviş yapılanması bize Anadolu eren sistemini düşündürmektedir. Hacı Bektaş Veli görevlilerinden olabilecekleri rivayeti daha realist görünmektedir. Nitekim Dedebabalık Alevi Bektaşi îslam inanç hiyararşisinde bir statüdür. Bu sistemde baba, dede, Dedebaba olunmaktadır. Bize rahmetli Bedri Noyan Dedebaba'nın dostu olmak kısmet olmuştu. Dedebaba'nın Dede Abdal olarak bilinmesi de bu teşhisimizi doğrulamaktadır. Abdalan-ı Rum Anadolu Abdalları Türk sufizminin bir öğesidir. 

Afşin'in doğu tarafında ve şehrin merkezine yakın bir konumda bulunan bu günkü Dede Baba Mahallesi'nde bulunmaktadır. Mahalleye ve zaviye ye adını veren şahıs, belgelerde Deve Baba adı ile kaydedilmiştir. 1527 yılına ait tahrir esnasında da zaviyenin bulunduğu mahalle bu ad ile kaydedilmiştir. Deve Baba'nın kimliği hakkında hikâyelerle karışık bilgilere rastlanmaktadır.
Alaüddevle Bey'in 906/1500 ve 916/1510 tarihli vakfiyelerinde, Afşin-Efsus şehrinde bulunan zaviyenin vakıfları kaydedilmiş ve 1510 tarihli vakfiyede zaviyenin mutfağı, deposu ve ona tabi olan bütün binaları ile birlikte Alaüddevle Bey tarafından yenilendiği zikredilmiştir. 1500 tarihli vakfiyede, zaviyenin adı geçtiğine göre, daha önceki tarihlerde yaptırılmış olması gerekmektedir. Çünkü, Alaüddevle Bey, burayı yukarıda ifade edildiği üzere, tamir etmiş ve buraya vakıflar tahsis etmiştir. Ancak zaviyeyi yaptıranın kim olduğu bilinmemektedir. Dulkadiroğlu Alaüddevle Bozkurt Bey Afşin Dedebaba türbesini yenileyerek türbeye ait olarak iki adet mutfak yaptırmıştır. Afşin şehrinin gelirinin yarısını Dedebaba türbesine diğer yarısını Eshab-ı Kehf Medresesine vermiştir.
Deve Baba Zaviyesi'nin tarihi13. yüzyıl Selçuklular devrinde Anadolu Selçuklu Hükümdarlarından Birinci Alaaddin Keykubat (1200-1237) zamanında Medine Ensarlarından Hüseyin ve Himmet adında iki zat Eshab-ı Kehf’in methini duyup gönül vererek Eshab-ı Kehf’in hizmetinde bulunmak üzere Medine Şehrinden Efsus (Afşin)’e gelirler. Gönüllü asker olan bu zatlardan Hüseyin-Deve Bölüğünün Komutanlığına getirilir ve Eshab-ı Kehf Külliyesinin yapımına develeriyle taş taşır. Nitekim kitabelerde yer alan kayıtlarda Eshab-ı Kehf Külliyesinin esasını oluşturan üç ana bölümden birisi camiinin Alaaddin Keykubat döneminde 1233 yılında inşa edildiğidir. Yaptığı işten dolayı önceleri Devecibaba ve daha sonra Devebaba namıyla ve ismiyle anılan Hüseyin 33 yaşında bekâr olarak Efsus (Afşin)’de Eshab-ı Kehf’e taş taşırken vefat etmiş olup, şimdi ise Halkımız onu Dedebaba olarak bilmekte ve anmaktadırlar. Ölümünden sonra Afşin İlçesi Merkezinde o gün için Afşin Kabristanlığı olan günümüzde ise onun ismi verilen Dedebaba Mahallesinde bu yere defnedilir ve onu çok seven çalışma arkadaşları tarafından anısını yaşatma gayesi ile yapılan Dedebaba Türbesi bugüne kadar Selçuklu Mimarisinden miras kalan en önemli tarihi eserlerden biridir. Halep vilayet salnamelerinde şöyle yazmaktadır. Yarpuz Efsus nahiyesinin merkezinde bulunan Dedebaba mübarekleri ile Elbistan da bulunan Himmetbaba mübarekleri vardır. Evliyayı kiramdan olup, gerekli hürmetin ve izzetin gösterilmesi diye yazmaktadır.
Ayrıca Selçuk Üniversitesi Öğretim görevlilerinden Fen Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. İbrahim Solak Hocamda 916 H./1510 M. Tarihli Alaüddevle Bozkurt Bey Vakfiyesi adlı eserinde Dulkadirli Beyliğinin son Beyi olan Alaüddevle Bozkurt Bey Vakfiyesinde ilk olarak Kahramanmaraş’ta bulunan Ulu Camiinin Kuzey Batısında bulunan taş Mescid (Medreseden) Dulkadirlioğullarının en önemli yapılarından birisi olup diğer zaviye ise Afşin-Efsus –Yarpuz’da bulunan Dedebaba Zaviyesidir. Yarpuz nahiyesinin Efsus Köyünde bulunan Dedebaba Zaviyesini iki adet mutfağıyla birlikte bahsettiğini ve Yarpuz Nahiyesi Efsus Köyünün batısında bulunan Ashab-ı Kehfüş-Şerif medresesi yaptırdığını bu medreseye Alaüddevle Bozkurt Bey 1500-1510 tarihli Vakfiyeler göre bazı ilave değişiklikler yaparak Pınarbaşı (Kayapınar), Nişanıt (Başüstü), Efsus’un yarısını Sevini (Küçük Sevin), Sağır-Sevin’i Kabir (Büyük Sevin) ve Resul Hacı Köylerini, Çanakcı Avşar Mezrası, Cerit, Boynuyoğunlu, Ebu Leyli, Cemaatinin ve Kayserinin Parsama Köyünü gelirlerinin Eshab-ı Kehf Medresesine Vakıf geliri olarak bahsettiğini ve ayrıca Dedebaba Zaviyesini mutfağıyla birlikte yaptırdığını bütün hukukuyla ve vergileriyle Yarpuz Nahiyesindeki Efsus Köyünün yarısını bu Vakıflara verilmiştir. Osmanlı Devletinin yöneticileri Afşin’de (Efsus’ta-Yarpuz’da) bulunan Ashab-ı Kehf Medresesine çok büyük önem verdiklerinde buraya Şeyhülislamlar atanmıştır. Ayrıca Dedebaba Türbesine iki adet mutfağın bahsedildiğini bu iki adet mutfağın fakirlere günlük yemek dağıttığını Sütçü İmam Üniversitesi Öğretim Görevlilerinden Sayın Prof. Dr. Ahmet Eyicil Hocamın Afşin Eshab-ı Kehf adlı eserinde yazmaktadır. Evliyayı Kiramdan olan Dedebaba Mübareği Hz. Muaviyenin ordusu ile İstanbulun veya Kıbrısın Fethi için geldiği ve Anadoluda kalıp Eshab-ı Kehf’in yapımına katkıda bulunmuştur. Hz. Muaviye Peygamber Efendimizin kayın biraderi ve aynı zamanda vahiy katibidir. Kabri Şamdadır.
Hz. Muaviyenin Ordusuyla Anadoluya gelen Dedebaba Medineye geri gitmeyip Afşin’imizde kalmış Eshab-ı Kehf’in taşlarını develerle çekmiştir. Dedebaba türbesinin yıllık 10-15 bin ziyaretçisi vardır. İlçemizde bulunan Dedebaba türbesi felçli ve saralı hastaların şifa aradığı bir yer olup, sık, sık ziyaret edilen bir mekân haline gelmiştir.
Mevcut belgelerden anlaşıldığına göre, zaviyenin faaliyette olduğu yıllarda sosyal hayat üzerinde önemli bir etkiye sahipti. Buraya gelen gidenlerin karşılıksız olarak ikamet ve yemek ihtiyacı karşılanmakta bu yönü ile bir imaret gibi kullanılmaktaydı. Ayrıca burada tedris faaliyeti de yürütülmekte idi.
Belgelere göre, Deve Baba Zaviyesi'nde kalabalık bir görevli grubu bulunmaktaydı. Zaviye Bektaşiye tarikatına bağlıydı. Yani Hacı Bektaş-ı Veli'nin soyundan gelenler tarafından idare edilmekteydi. 1217/1802 tarihinde zaviyenin seccade-nişinliğini Hacı Bektaş-ı Veli'nin soyundan olan Seyyid Abdullatif yapmaktaydı. 1527 yılı tahrir defterine göre, aynı mahallede ikamet etmekte olan Bayram oğlu Mehdi, zaviyede duacı idi. Yusuf Abdal ise, zaviyedarlık yapmakta idi. Bu şahıs, yıllarca bu görevde bulunmuş, daha sonra görevini ihmal etmesi nedeni ile Elbistan Kadısı Mevlana İsa Efendi'nin isteği üzerine, 955/1548 yılında görevinden alınarak, yerine Mevlana Hayreddin tayin edilmiştir. 971/1563 yılı tahrir kayıtlarından anlaşıldığına göre, Yusuf Abdal daha sonra görevine dönmüştür. 1106/1695 tarihli bir buyrulduya göre, bu tarihten önce, adı geçen görevi yapmakta olan Davud Efendi'ye yapılan haksız müdahaleler üzerine, evlad-ı vâkıfdan Şeyh İbrahim, Molla Ali ve Molla Süleyman efendiler, belli hisseler karşılığında vakfın zaviyedarlığına tayin edilmişlerdir. Bundan sonra da vakfın zaviyedarlığı hakkında bir takım anlaşmazlıklar devam etmiştir. 1147/1734 tarihli bir buyruldu kaydına göre, daha önceki tarihlerde vakfın tevliyet ve zaviyedarlık hisselerinin yarısı Seyyid Mustafa el-Maraşi'nin tasarrufunda idi. Ancak yapılan müdahaleler sonucunda, vakfın yönetiminde anlaşmazlıklar çıkmış olduğundan adı geçen görevlere, muhtelif hisselere sahip olmak üzere, Ali, Musa, Ali oğlu Mustafa ve kardeşleri Ahmed ve Halil efendiler tayin edilmişlerdir.
1207/1793 yılında, 5 paralık hisse ile zaviyedarlık ve tevliyete mutasarrıf olan Seyyid Ahmed, kendi rızası ile bu göreve oğulları Musa, Dede Ahmed, Derviş Mehmed ve Mehmed Tahir'i tayin ettirmiştir. Aynı göreve, 1214/1799'da, İshak Efendi yerine Müderris Mustafa Efendi, 1217/1802'de Ahmed Hayati'nin yerine, Mehmed ve Hüseyin efendiler tayin edilmişlerd3r. Ahmed Hayati bu tarihten önce uzun süre burada görev yapmıştır. Deve Baba Zaviyesi, önemli bir sosyal tesis olduğundan, yukarıda zikredilen görevliler dışında, bazı vergileri ödememeleri karşılığında, zaviyenin ikinci üçüncü derecede kalan hizmetlerini yürüten görevliler de vardı. Bunlar, hizmetkar ya da çoğul hali ile hizmetkaran adı ile tanınıyorlardı. 1527 yılında, zaviyenin bulunduğu mahallede ikamet eden Baki oğlu Abdal Mehmed, Ahmed oğlu Hamza ve Ali oğlu Halil adlı şahıslar, zaviyede hizmetkarlık yapmakta idiler. Alaüddevle Bozkurtbey Bey Kabaklar Cemaati’nin bir bölümünü zaviyeye hizmetkarlıkla görevlendirmişti. Camaatin bir kolu da yapılan tahrirler esnasında, Eshab-ı Kehfin hizmetkârları olarak kaydedilmişlerdir. 1563'de de Alaüddevle Bey vakfiyesine uygun olarak cemaatin Deve Baba Zaviyesi'nin hizmetkarları oldukları kaydedilmiştir. Hizmetkârların cemaati; Kınık, Güvercinlik, Üzeyir ve Yüregir de kışlayıp; Binboğa ve muhtelif yaylakları yaylak olarak kullanmaktaydılar. Bu cemaatten olan hizmetkarların 107 adedi Karamanlıyı Maraş'a, 9 adedi Cerid taifesine bağlı idi. Yani 1563 tarihinde, bu cemaatten toplam 116 kişi zaviyeye hizmet etmekle görevli idi. Buna karşılık, avarız-ı divaniye ve tekalif-i örfiye vergisi ödemezlerdi. Sosyal ve dini hizmeti ile önemli bir yeri olan zaviyenin vakıf gelirlerinin de önemli bir meblağı oluşturduğu görülmektedir. Alaüddevle Bozkurt Bey, Efsus'un yarısı ile Kabaklar cemaatinin vergilerini buraya vakfetmiştir. 1525 yılında Kabaklar cemaatinin geliri 1345 akçe, 1563'de 2696 akçe 20 para idi. Vergi gelirlerinin bütünü zaviyeye verilmekte idi. Deve Baba Zaviyesi'nin en önemli geliri, Efsus (Afşin)'un yarısından temin edilmekteydi. 1525'de Afşin'in toplam geliri, 19585 akçe idi. Bu gelirin 9754 akçesi zaviyeye aitti. Afşin’e bağlı köylerin 1527 yılındaki toplan geliri ise, 23892 akçe idi. Burada bulunan ve 2800 akçelik geliri olan bir boyahane ile 240 akçelik geliri olan altı değirmenin gelirleri de köyün toplam vakıf gelirleri içindeydi. Aynı tarihli tahrir kaydında, ayrıca kaydedilmiş olan Deve Baba Mahallesi'nin geliri ise, 1218 akçe idi. 1563 yılında da Afşin’in toplam geliri 18552 akçeydi. 3855 akçelik boyahane geliri ve köydeki dokuz değirmenin 380 akçelik geliri ve diğer bütün vergiler buna dahildi.
XVI. yüzyılda yapılan tahrirlerden sonra, zaviyenin durumu hakkında geniş bilgi elde etmek güçleşmiştir. XVII. yüzyıl kayıtlarında ise, zaviyenin yıllık bütçeleri sayılabilecek miktarlar verilmiş, bu miktarların dışında zaviye hakkında hiç bir bilgi verilmemiştir. Buna göre, 1100/1689 yılında zaviyenin geliri 5760 akçe, 1105-1106/1694-1695 tarihleri arasında günlük altı akçe hesabıyla, zaviyenin yıllık gelir gideri 2160 akçe idi. 1266-1273/1850-1857 yılları arasında vakfın toplam 8033 kuruşluk muhasebesi vardı. Bu muhasebeden 6084 kuruş 10 para görevlilere, 1559 kuruş maaş olarak, 389 kuruş 30 para da muhasebe harcı olarak harcanmıştır. 1276/1860 yılında zaviyenin hasılatından görevliler için 3530 akçelik ödeme yapılmıştı. Elimizde mevcut evkaf kayıtlarına göre, yukarıdaki tarihten sonra, vakfın adı kayıtlarda geçmemektedir. Vakfın ve zaviyenin ne zaman ortadan kalktığını bilemiyoruz.
ARATRIMACI YAZAR
MUSTAFA KÖŞ
Afşin Kent Konseyi Tarihi Araştırmalar Bölüm Başkanı
Kaynak:
Kaynaklar: Afşin Eshab-ı Kehf Prof. Dr. Ahmet Eyicil
Alaüddevle Bey Vakfiyesi Doç. Dr. İbrahim Solak
Prof.Dr.Faruk SÜMER Eshabü-l Kehf (yedi uyurlar ) Türk Dünyası İstanbul 1990
Dr.Yaşar KALAFAT Güney Kafkasya Sosyal Antropoloji Araştırmaları Ankara 2000 SHF19
1288 yılı Halep Vilayet Salnamesi
Maraş mahallelerinde ve çevresinde dulkadirli vakıflarıTürkmen ÇOPUR
YİNANÇ-ELİBÜYÜK1988:11 -640