Yeşil Afşin’in Tarihi, Bizim de Tarihimizdi

1986 Kasım ayı. Afşin İmam Hatip Lisesi son sınıfta öğrenciyim. Fatih Kösebalaban bizden bir sene önce mezun olmuştu. Ömer Kösebalaban ve Hasan Kösebalaban kardeşler bizden bir iki sınıf alttaydı.

1983-1986 yılları arasında Afşin İmam Hatip Lisesi’nde lise döneminde bizden üstteki ağabeylerimizle iyi bir iletişim içindeydik. Bu öğrencilerden birisi de Abdullah Abi‘nin en büyük oğlu olan Fatih idi. Fatih bizim için aramızda bir sene bile olsa bir anlamda abiydi, yol göstericiydi. Bir de İstanbul‘dan gelmişti ki. İstanbul Türkçesi konuşuyordu. Hukuk Fakültesi‘ni tercih etmemdeki en önemli amillerden birisi Fatih‘in yol göstermeleri olmuştur.

Fatih‘le İmam-Hatipten gelen arkadaşlığımız sayesinde Yeşil Afşin Gazetesi‘ne 1985 yılından itibaren gelip gitmeye başlamıştık.

Yeşil Afşin arşivine baktığımda, ilk yazımın Kasım 1986 tarihinde yayınlandığını gördüm. “Çağdaş Putlar” başlıklı “Abdullah Beşer” müstear adıyla yayınlanmış bir yazı.

Daha sonra Necati Demir Hoca‘nın teşvikleriyle yazı ve şiirler yayınlamaya devam ettik. Bu arada Zaman Gazetesi‘nin 3 Kasım 1986 ‘da yayınlanışına tanıklık ettik. ‘Zaman’, o zaman daha FETÖ‘nün eline geçmemiştir.

Heyecanla günlük takip ederdik. Daha sonra Yeşil Afşin‘de yorum yapardık. Hatta Fatih Kösebalaban Fehmi Koru ile bir röportaj bile yapmıştı. Yeşil Afşin‘de yayınlanmıştı röportaj.

1987 yılında üniversite eğitimi için Afşin‘den ayrıldık. Ancak Yeşil Afşin Gazetesi ile irtibatımız hiç kesilmedi. Yaz tatillerinde zamanımızın çoğunluğu Abdullah Abi ‘nin yanında geçerdi. Biz daha onyedi-onsekiz yaşında bıyıklar yeni terlemiş gençlerdik. Ben, Mustafa Kemal Güven, Celal Ceren, Ali Turan, Sedat Demir, Ali Şalcı, Fatih Kösebalaban, Hasan Kösebalaban, Doğan Kıraç, Yasin Mortaş, Mehmet Mortaş, Sezai Çiçek, Ali Rıza Güneş, Ergün Küçük aklıma gelen ilk isimler.

“Genç Kalemşörler”di, ‘Sanat’ sayfamızın adı. Başta Mustafa Kemal Güven ‘in yayın yönetmeliğinde çıkan sayfa, daha sonra yayın kurulu tarafından yönetildi. Yayın kurulunda Mustafa Kemal Güven, Hasan T. Kösebalaban, Fatih Kösebalaban ve Sedat Demir vardı. Necati Demir ve Ömer Kaya öğretmenlerimiz de ayrıca zaman zaman yazılarıyla bize destek oluyorlardı. Necati Hoca‘nın müstear adı ‘Nejat Süleymanoğlu’ idi. Necati Hoca‘nın “Postalanmamış Mektupları” meşhurdu.

Abdullah Abi bu gençlere kucak açmıştı. Hepsine bir evladı gibi şefkat ve sevgiyle yaklaşırdı. Bir karşılıksız sevgiydi bu. Gazeteye girdiğimizde kesif bir matbaa-kağıt, mürekkep kokusu gelirdi burnumuza. Buluşma yerimizdi Yeşil Afşin. Orda sohbet eder, çayımızı orda içer, acıkırsak yemeğimizi orda yerdik.

Merhum Hüseyin Yücel, Ahmet Doruk, Cafer Karagüzel ve Tekin Önal gazetenin emekçileriydi. Gazete tam bir emekle çıkardı. Harfleri tek tek elle dizilen bir matbaadan söz ediyorum.

Genç kalemşörlerden sonra “Demet” sanat sayfası yayınlandı. Yayın yönetmeni sanıyorum ‘Halil Çavuşoğlu’ müstearıyla yazan ‘Harun Çitil’ Hocaydı.

90‘lı yıllarda merhum Ali Turan‘ın yayın yönetmeliğinde “Bengisu” sanat sayfası yayınlandı.

Bengisu‘da da Genç Kalemşörler‘de yazan arkadaşlarımıza ilaveten Yeni Kalem‘ler yazmaya başladı. İkinci nesildi bunlar. Hacı Bayram Veli Arıkan bunların başında gelir. Arıkan‘ın şair yönünü bilen pek yoktur. Denemeleri de vardı Hacı Bayram Veli Arıkan ‘ın. Cemalettin Güneş, Mehmet Mortaş, Celal Ceren, Ergün Küçük, Mustafa Kemal Güven, Mehmet Turan, Tayyip Atmaca, Yasin Mortaş, Ömer Arslan, Muammer Değerli, Mehmet Saylak, Erdal Noyan aklımıza gelen şair ve yazarlar.

Bengisu 40 sayı civarında sürdü sanırım. Genç kalemşörler ‘den daha uzun solukluydu. Genç Kalemşörler 10-15 sayı sürmüştür.

Abdullah Abi‘nin her iki sanat sayfasındaki fedakarlıkları, şu anda düşünüyorum da az bir şey değildi.

Ben ve benim gibi onlarca Afşin‘de okuyan, yazan, düşünen Afşinli insanın bugünlere gelmesindeki katkısını unutmamak gerekir.

Edebiyata, sanata, düşünmeye, muhakemeye, Yeşil Afşin‘de başladık biz. Bir platformdu. Buluşma yeriydi. Kendimizi hep iyi hissederdik orada. Soba da çay kaynardı. Sohbetin nasıl geçip gittiğini bilmezdik. Siyaset konuşuyorduk. Edebiyat, sanat, düşünce akımlarını konuşurduk.

Necati Demir Hoca ‘mızı unutmayalım. Afşin ‘de bulunduğu süre içinde Yeşil Afşin uğrak yerlerinden biriydi. Onunla da hoş sohbetlerimiz olurdu. Ömer Kaya, Nuri Mingan ve Recep Hoca da sık sık gelir yazılar yazardı. Fazlı Aydoğan abimiz de o dönem ticaretle iştigal etmesi ve dükkanın da çok yakın olması hasebiyle sık uğrardı gazeteye. Mavere dergisi gelirdi Fazlı Aydoğan‘a alır okurduk. Ahmet Hocaoğlu, İhsan Köker, Harun Çitil ve o dönem Afşin‘de öğretmenlik yapmış, kültür-sanatla ilgili hemen her kesimden insanın yolu geçmiştir Yeşil Afşin‘den.

Atasoy Müftüoğlu, Yaşar Kaplan, Fehmi Koru gibi, ulusal düzeyde bilinen bir çok yazarın teveccüh gösterdiği bir gazete olması bizi de onurlandırmaktaydı. Yeşil Afşin‘in tarihi aynı zaman da bizim de tarihimizdi. Afşin ‘de kültürün, edebiyatın ve sanatında 30 yıllık bir geçmişiydi.

Abdullah Abi tarihe kayıt düştüğünün acaba farkında mıydı? Afşin‘in bir hafızasıydı gazete, bizim de. Bizim tarihimizi Yeşil Afşin‘den bağımsız düşünemiyorum.

7 yıl olmuş Abdullah Abi‘yi kaybedeli. Bizim İçin abiydi, babaydı, bir güzel insandı. Fatih, Hasan, Ömer ve Selçuk için de unutulmaz bir babaydı, biliyorum. Ayşe Abla için de unutulmaz bir eş. Hep hayırla yad ettik,ediyoruz. Bizim Abdullah Abi‘ye bir hakkımızın geçtiğini sanmıyorum. Ama onun bizim üzerimizde çok hakkı vardı. İnşaallah hakkını helal eder. Vefatının 7. yılında onu hasretle anıyorum.

O şimdi Medine‘de Cennetül Baki‘de, Peygamberimize komşu olma saadetine erdi. Erdem Beyazıt ‘ın dizeleriyle yazımızı noktalayalım.

Ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm

Ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm.

Editör: Haber Merkezi