Afşin’e ilk kez beş yaşlarımdayken merhum babacığımla gelmiştim. 

Burada mukîm bir akrabamızın daveti üzere geldiğimizi anımsıyorum. 

Afşin’imize çocuk masumiyeti ve saf nazariyle çok olumlu bir izlenimim bundan sebep hep olagelmiştir. 

Bu olumlu izlenimden midir bilmem Afşinli her kimle tanıştıysam mümtaz bir gönül bağı oluşturmuşumdur. 

Efendim, işgal ettiğimiz bu mütevazı köşe marifetiyle sizinle ilk buluşmamın heyecanı içindeyim. Kanımca, yazı icad olduğundan beridir en önemli iletişim aracıdır. “Söz uçar, yazı kalır” diye boşa dememişler. Bu söz hem yazılanın derunî irdelemelerini işaret etmekte hem de yazarı adeta uyarmaktadır. Zira yazdığınız şey kalıcıdır, bundan sebep itina gerektirir.

Aziz okur, sizi tanıyorum, duygularınızı biliyorum, heyecanınızı görüyorum, yaşanmışlıklarınızı hissediyorum... Sizin gibi, sizden biriyim. Biliyorum, siz de benim gibi benden birisiniz... Kâinattaki en büyük ve tek hakikatin O olduğu gerçeğini sizinle yürüdüğümüz bu yolda asla unutmayacağız. İnsan değişir, algılar değişir, öğrendiklerimiz değişir, hatta gerçek sandıklarımız bile değişir, ancak hakikat değişmez. Hakikat güneş gibidir kavuştuğunuz zaman ışığı içinizi ısıtır. 

Ey okur hakikat güneşinin içimizi ısıttığı gibi hak yolundan ayrılmayacağız. Sizin benden, benim sizden olduğum hakikatini unutmadan birbirimizi hak namına uyaracağız ve her daim hakka davet edeceğiz. 
Bazen fikir ayrılığı yaşayacağız, ayrılıklarımız zenginliklerimiz diyeceğiz. Bazen birbirimizi anlamayacağız, anlaşılmaz olmanın karanlığını yaşamayacağız. Çünkü unutmayacağız ki ikimiz de hakikat yolculuğunun birer talebesiyiz. Ulaşmak istediğimiz yer işte burasıdır: hakikatle vuslat... Bu nedenle ikimiz de birbirimize yaptığımız eleştirilere kırılmayacağız, üzülmeyeceğiz, küsmeyeceğiz ve fakat asla birbirimize saygımızı yitirmeyeceğiz. 

Ve evet hâl dili ile muhabbet edeceğiz. Birbirimize görüşlerimizi dikte etmeyeceğiz. İnanmadığımız görüşlerimizi yazmayacak, savunamayacağımız işlerin içinde olmayacağız. Hâl dili, muhabbet dili ve en önemlisi Muhammedî dil ile hemhâl ve hemzemîn olacağız. 

Bu vesile ile sizi merhum Fethi ağabeyin, benim dünyamda çok özel bir yeri olan selamlaması ile selamlıyorum:
“Efendim,
Evveli, âhiri, zâhiri, bâtını selamlarım. El-Evvelü Allah, El-Âhirü Allah, Ez-Zâhirü Allah, El-Bâtınü Allah. Sâhib’i selâmlarım. Sâhib-i Hakîki’yi selâmlarım. Sağımı, solumu, önümü, ardımı selâmlarım. “Levlâke Sırrının Mazharı”nı selâmlarım. Vâlidesini, Hadîce Vâlidemi, Fâtıma Vâlidemi selâmlarım. Cihâr-ı Yâr-ı Güzîn’i selâmlarım. Erkân-ı Erbaa’yı: Selmân’ı, Mikdâd’ı, Ammâr’ı, Ebu-Zerr’i selâmlarım. İmâmeyn’i Muhteremeyn’i selâmlarım. Tâife-i ecinnîyi selâmlarım, mü’minlerini ve müslimlerini. Ve sizi selâmlarım.” 

Bâki selam ederim…