Afşin-Elbistan santrallerinde çalışan işçiler, B Termik Santrali önünde özelleştirme karşıtı eylem yaptı.
 
Ellerindeki dövizlerde eylem sürecini başlatan işçiler, devlet memurlarına tanınan haklardan kendilerinin de faydalanmak istediklerini söyledi.
 
Özelleştirmeye Karşı Mücadele Birliği adına açıklama yapan Mustafa Kılıç, taşeron sistemine karşı olduklarını ifade ederek, "Bugün tüm bölgeyi kapsayan büyük bir Özelleştirme süreci ile karşı karşıyayız. Gerçekler yetkili mercilerin basında açıkladığı gibi değildir. Aslında Afşin-Elbistan kömür sahasının mevcut kurulu güçleriyle birlikte TAQA firması ile devletlerarası anlaşma yapılmış olup, geriye sadece teferruatlar kalmıştır. Burada bahsedilen ortaklık mevcut çalışan işçilere yasal bir güvence getirmeyecek, tüm yetki ve yönetim TAQA firmasında olacaktır. Ortaklığın sebebi ise maden sahalarının yabancı bir devlete verilmesine yasa müsait olmadığından, sadece kamulaştırmayı kolaylaştırmak için yapılmıştır. Bizleri uyutma adına yapılmış bir tezgahtır. Kamulaştırma bittiğinde bu ortaklık da bitecektir. Sonraki süreçte ise Türkiye'nin dördüncü büyük ovası olan, her türlü tarıma elverişli 50 bin insanın tarımdan geçim sağladığı Afşin-Elbistan ovasında çevre felaketi başlayacak, ovanın altını üstüne getirecekler. Burada kurulacak santrallerde 4 milyar ton kömür yakılarak külü- asidi, her türlü pisliği üzerimize havadan savrulacak, geriye 6 tane termik santralin demir yığınını ve kanser hastalığını bırakarak gidecekler" şeklinde konuştu.
 
İş yerlerinin parça parça satıldığına dikkat çeken Kılıç, "Satılma süreci bizim iş yerimizde 1994 yılında Afşin-Elbistan A Santrali'nin Erg-Verbund ortaklığına ihale edilmesi ile başlatıldı. Bu ihalede kamu yararı gözetilmediği, devletin zarara uğratıldığı gerekçeleri ile davalar açıldı ve bu süreç uzadı. En son tahkim mahkemeleri 15 yıl sonra alıcı firmanın lehine karar verdi ama bu devir işi bir türlü gerçekleştirilemedi" açıklamasını yaptı.
 
Kılıç, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: 
"Öyle veya böyle bu santrali satmayı kafaya koyanlar bu sefer de B planına geçtiler, yani taşeronlaştırılarak satma yöntemine geçtiler. İlk denemeye yemekhaneden başladılar. Yemekhane, temizlik, güvenlik derken arkasından bakım işleri taşeron firmalara verilmeye başlandı. Bu işin bu kadar kolay olacağına kendileri de inanamadılar. İşçiyi temsil edenler, asıl görevi olan sendikacılığı yapsalardı bugün bu durumlarda olmazdık, hatta şu anda dahi bu mücadelemizde birlik beraberlik içinde onları da aramızda görmek isterdik. İş yerlerimizi taşeronlaştırılarak parça parça sattılar. Bugün taşeronda güvencesiz, sendikasız çalışan işçi sayısı EÜAŞ'ın işçi sayısını ikiye katladı. Bugün santrallerimizde ve maden sahalarında yaklaşık 5 bin işçi çalışırken, bunun 2 bin 300 tanesi EÜAŞ personeli olup, 2 bin 700 tanesi de güvencesiz taşeron işçisi olarak çalışmaktadır. Taşeron işçilerimiz de işin asıl sahibi olarak, bu arkadaşlarımız bu bölgenin insanları olup yıllardır siyasetçiler ve sendikalar tarafından kadroya alınma bahanesiyle kandırıldılar. Bu arkadaşlarımız en ağır koşullarda düşük ücretle, en riskli bölgelerde güvencesiz bir şekilde çalıştırılmaktadır. Bu emekçi arkadaşlarımızın da haklı mücadelelerinde daima yanlarında olacağız."
 
Basın açıklamasının ardından işçiler olaysız dağıldı
 
Editör: Haber Merkezi