1980-1990 yılları arasında Afşin`de kutlanan milli bayramların, özel günlerin, festivallerin, resmi karşılaşmaların, 10 Kasım Atatürk'ü Anma törenlerinin değişmez sunucusuydum.

Şimdi sizlere 1985 yılındaki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamasını anlatacağım.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı için tek site 1'in yanındaki futbol sahası seçilmişti. Tören alanının güneyinde Atlas Tepesi, tepenin başında televizyon vericileri vardı. Tepenin ilçeye bakan Kuzey cephesinde büyükçe bir Türk bayrağı bulunuyordu.Bayrağın alt kısmında YİBO öğretmen ve öğrencilerinin birlikte kireçli taşlarla yazdıkları Atatürk'ün“NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!” vecizesi yer alıyordu. Türk bayrağı ile boynuna bir gerdan takmış gibi, gelin gibi süzülüyordu Atlas Tepesi.

Tören alanının kuzeyine büyükçe bir Atatürk resmi, iki yanına da aynı büyüklükte iki Türk bayrağı asılmıştı. Tören alanının batısında, sahanın tam ortasını gören protokol tribünü vardı. Protokolün sağında ve solunda halk için ahşap tribünler yapılmıştı. Başka tribün yoktu. Bundan dolayı bayrama geç gelenler ayaktaydı.

Tören alanı bir gün öncesinden kireçle çizilmiş, okulların yerleri belirlenmişti. Hatta kargaşa olmaması için okulların saçtan levhalara yazılan isimlikleri sahaya yerlerine dikilmişti. Bütün okullar tören alanındaki yerlerini almaya başlamıştı. Ben kürsüden kahramanlık şiirleri okuyordum. Şiir aralarında tören alanına gelen okulların isimlerini anons ediyordum. Taşıdıkları dövizlerden Atatürk'ün çeşitli vecizelerini okuyordum:

Benim en büyük eserim Cumhuriyet`tir.

Ne mutlu Türküm diyene!

Cumhuriyet fazilettir!

Türk; Övün, çalış, güven!

Yüksel Türk! Yüksel, senin için yüksekliğin hududu yoktur.

Öğretmenler, yeni nesil sizin eseriniz olacaktır!(Kemal Atatürk)

Bayram kutlamalarına katılan okulların tamamı tören alanındaki yerlerini almıştı. Öğrencilerin hepsi okul formaları ile katılmıştı. Erkek öğretmenler genelde siyah ya da lacivert takım elbise giymişlerdi. Bayan öğretmenlerin hepsi etek döpiyesgiymişti. Saçlarını yaptırmışlar, tertemiz uyumlu bir şekilde giyinmişlerdi. Sanki bayan öğretmenlerin okullar arasında kılık kıyafet yarışması var gibiydi. Çünkü bayramdan sonra kendi aralarında kılık kıyafet değerlendirmesi yaparlardı.

O yıllarda şimdiki gibi cep telefonu olmadığından durumu iyi olanların yanlarında fotoğraf makineleri vardı. Veliler, öğretmenler, öğrenciler bayramda hatıra fotoğrafı çektirirlerdi.

Saat 9.45 gibi bütün okullar tören alanındaki yerlerini almıştı. Protokolde yerini almıştı. Kaymakam Ali Ülger Bey`in yanına vardım. Töreni başlatmak için izin istedim ve izni aldım. Görevli beden eğitimi öğretmeninin komutuyla bütün Türk bayrakları ve filomalar havaya kaldırıldı. Protokolle birlikte bütün izleyiciler ayağa kalktı.

-Sayın Kaymakamım, Sayın Garnizon Komutanı, Sayın Belediye Başkanım, kıymetli müdür ve amirlerim, kıymetli öğretmenlerimiz, sevgili öğrenciler, kıymetli Afşin halkı…

-Şimdi sizleri Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, Türk büyüklerinin ve tüm şehitlerimizin manevi huzurlarında bir dakikalık saygı duruşuna ve İstiklal Marşı'mızı okumaya davet ediyorum.

Saygı duruşu yapıldı. İstiklal Marşı'mız müzik öğretmeni yönetiminde öğrenciler, öğretmenler, protokolün ve halkın katılımıyla coşkulu bir şekilde söylendi.

İlçe Kaymakamı Ali Ülger, İlçe Garnizon Komutanı Şemsettin Günaltay, İlçe Belediye Başkanı Şeref Peköz öğrencilerin ve halkın bayramını tören alanını gezerek kutladılar.

Ali Ülger 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ilçeye Kaymakam olarak atanmıştı. İlçede 4. yılını çalışıyordu. Çalışkan, disiplinli, deneyimli bir kaymakamdı. Orta boylu, oldukça kiloluydu ama hantal değildi. Beni sever ve bana güvenirdi. Bana hep soyadımla “ÇİTİL” diye hitap ederdi.

Törenin akışı içinde günün anlam ve önemini belirten konuşma yapıldı.Kahramanlık şiirleri öğrenciler tarafından okundu. Anaokulu ve İlkokul öğrencilerinin gösterileri heyecanla izlendi.

YİBO halk oyunları ekibi bayrama ayrı bir renk kattı. Kıyafetleri çok güzel ve orijinaldi. Lele Çoban Garip Oğlan türküsünü oynayarak protokolü ve halkı selamladılar.

LELE ÇOBAN

Havada da kar sesi var,

Başında da mor fesi var,

Açın bakın şu konağı,

İçinde de yar sesi var!

Mor poşuyu boyamadım,

Ben çobana doyamadım,

Hep kuşlarda yuva yapmış,

Serçe Kadar Olamadım!

Lele Çoban, garip Oğlan!

YİBO halk oyunları ekibi yöresel oyunları başarı ile sergilediler. Protokolden, seyircilerden, öğrencilerden çok alkış aldılar.

Sıra bayramın sürprizine gelmişti. Kız Meslek Lisesi halk oyunları ekibi hazırlanmıştı.

-Şimdi de Afşin Kız Meslek Lisesi halk oyunları ekibini izleyeceğiz. Artvin yöresinin halk oyunlarını oynayacaklar, diye anons ettim.

Oyun ekibi hazırdı ama davulcu ve zurnacı yoktu. Herkes Abdallar nerede?Diye merak etti. Protokol öğretmen ve öğrenciler bana doğru baktı. Benden bir şeyler söylememi bekliyorlardı;

-Şimdi sizlere çok kıymetli yetenekli, fedakâr 2 öğretmenimize takdim ediyorum, dedim. İlköğretim Müdürümüz Sayın Fevzi Tor davul; Halk Eğitim Müdürümüz, Sayın Muzaffer Vural zurna çalarak halk oyunları ekibimize eşlik edeceklerdir. Sizlerden bu iki değerli öğretmenimiz için moral alkışı istiyorum, diye anons ettim.

Başta protokol olmak üzere tören alanında bir alkış tufanı koptu. Öğrencilerin boru trampet takımları alkışlara eşlik etti. Kaymakam, protokol, müdürler, öğretmenler, öğrenciler ve halk için bu anons sürpriz olmuştu. Herkesin yüzünde bir gülümseme vardı.

İlköğretim Müdürü Fevzi Tor 1.90 boyunda, 130 kilo ağırlığında, esmer tenli babayiğit bir öğretmendi.Sırtında kahverengi bir takım elbise vardı. Yürürken hafif aksıyordu. Babayiğitliğinden dolayı davul elinde çocuk davulu gibi kaldı. Davulun kayışından tuttu, sağ ayağı üzerinde bir dolandırdı. Sol omuzuna davulun kayışını taktı, hafifçe gülümsedi.

Halk Eğitim Müdürü Muzaffer Vural sarışın, renkli gözlü, oldukça zayıf ve kısa boyluydu. Sırtında lacivert bir takım elbise vardı. O da gülümseyerek Fevzi Tor`un yanında durdu. TRT'de o yıllarda oyunlarda komedi programı yapan Nokta ve Virgül isimli iki sanatçı vardı. Fevzi Tor ile Muzaffer Vural onları çağrıştırıyordu. Kız Meslek Lisesi halk oyunları ekibi Artvin yöresinden Ata Barı oyunu ile Protokolü ve halkı selamladılar. Fevzi Tor 40 yıllık davulcu gibi, davulu iştahla çok rahat bir şekilde çalıyordu ama Muzaffer Vural zurnayı çalarken çok zorlanıyor, gözleri dışarı fırlayacak gibi oluyordu. Burnundan nefes almakta zorlanıyor, arada sırada makam hatası yapıyordu. Herkesin gözü oyun ekibinden çok davul ve zurnacının üzerindeydi. Kız Meslek Lisesi öğrencileri Artvin yöresi oyunlarını başarı ile sergilediler. Büyük alkış aldılar.

En çok alkışı da davulcu ve zurnacı almıştı. Birkaç okul müdürü tören alanında bulunan abdallara (davulcu ve zurnacılara) demiş ki;

-Bundan böyle ilçedeki okulların halk oyunları ekiplerini, Fevzi Tor ile Muzaffer Vural çalıştırılacaklar. Başınızın çaresine bakın! Yani, size artık okullardan ekmek parası yok!

Bir başka okul müdürü:

-Bunlar parayı çok severler, vatandaşın düğününü çalarlarsa şaşmayın!

Abdallar, kendilerine yapılan bu şakaya inanmışlar, sıkıntıya düşmüşler, ekmek paramız elden gidiyor, diye üzülmüşler. Sosyal etkinliklerdeki törenlerle birlikte olduğumuzdan dolayı, bu haberin doğru olup olmadığını öğrenmek için, bana sormaya karar vermişler. Zurnacı Ekrem Baş, kardeşi Ethem ve birkaç abdal ezile büzüle yanıma geldi. Ekrem başından şapkasını saygıyla çıkardı. Sündüre sündüre konuşmaya başladı;

-Harun Ağabey, okul müdürleri dediler ki; “Bundan böyle okulların halk oyunlarını Fevzi Tor ile Muzaffer Vural çalıştıracakmış.” Bu Haber doğru mu? Biz bu işi yapmazsak çoluk çocuğumuz aç kalır!Dedi. Yapılan şakaya ben de içimden gülümsedim fakat abdalların daha fazla üzülmesini istemiyordum.

-Okul müdürleri size şaka yapmış. İlköğretim Müdürü ile Halk Eğitim Müdürünün yapacakları çok işleri var. Eskiden olduğu gibi yine, sizler oyun ekiplerini çalıştıracaksınız, sıkıntı etmeyiniz, dedim.

Abdallar duyduklarından dolayı çok mutlu olmuşlardı. Beni, saygı ile selamlayarak yanımdan ayrıldılar. Resmi Geçit Töreni ile bayram kutlaması bitmişti ama Fevzi Tor ile Muzaffer Vural'ın davul zurna çalması öğretmenler arasında hep konuşuldu. Kimileri eleştiriyor, kimileri övüyordu.

En ilginç yorumu öğretmen Seyit Mehmet Öztürk yapıyordu;

-Amanın millet! Amanın arkadaşlar! Amanın dostlar! Koskoca İlköğretim Müdürü davul çalarsa, koskoca Halk Eğitim Müdürü zurna çalarsa, vay Milli Eğitim'in haline! Vay öğrencilerin haline! Ne günlere kaldık!İyi bir zamanda yaşamıyoruz! Bu olsa olsa kıyamet alametidir, diyordu.

Hâlbuki o yıllarda okulların hiçbir geliri, parası yoktu. Kız Meslek Lisesi`nin de davulculara verecek paraları olmadığı için ilköğretim ve halk eğitim müdürü davul zurna çalmak zorunda kalmışlardı.

Aradan 34 yıl geçti. Bu zaman zarfında birçok öğretmenimiz ve öğrencilerimiz rahmetli oldu. Hepsine Allah rahmet eylesin.

2019 yılında Cumhuriyetimizin 96. yıl dönümünü kutlarken Yüce Atatürk'ü ve Aziz şehitlerimizi bir kez daha sevgi, saygı ve şükranla anıyorum. Yaşasın Türk milleti! Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!